Gönderi

İnançları Yaşamak
Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de kişinin inandığı şekilde yaşamasını engellemek için zora başvurulduğu, kaba kuvvet kullanıldığı görülmektedir. İlk Hristiyanlar sırf inançlarından ötürü Roma vatandaşlarının korkunç zulümlerine maruz kalmışlardır. Hazret-i İsa'ya inanmış bir Hristiyan'ın aslanlar tarafından parçalandığını ya da ters istikametlere doğru kırbaçlanan atlara bacaklarından bağlanarak ikiye ayrıldığını seyretmek, arenalarda toplanan yüz binlerce Roma Devleti vatandaşının yıllarca tek eğlencesi olmuştur. Ama Hazret-i İsa'nın getirdiği şeriatın yayılmaması ve yaşanmaması için Roma Devleti'nin aldığı her türlü tedbir, başvurduğu tüm zorbalıklar Hristiyanlığın yayılmasını engelleyememiş üstelik belki de hızlandırmıştır. Gün gelmiş Hazret-i İsa'nın dosdoğru tebliğ ettiği şeriat gerçeğinden saptırılmış, din papazların elinden alınıp satılan bir meta haline gelmiş, dünya gücünü eline geçiren papalar bu sefer kendilerine inanmayan, sapık yollarını kabul etmeyen insanlara dünyada eşi görülmedik zulümleri uygulamaya başlamışlardı. Papaların elinden adına engizisyon denilen bir zulüm endüstrisi kurulmuştur. Bütün bir Ortaçağ Hristiyan dünyası papazların ateşe attırdığı insanların cesetlerinden çıkan dumanlarla kararmıştır. Hitler'in nazizmi, Mussolini'nin faşizmi, Lenin'in komünizmi, hür demokratik Batı'nın ve Amerika'nın yeni zamanlar emperyalizmi, kökü Ortaçağ'a dayalı papalık engizisyonunun ucu zamanımızı tutan kollarından başka bir şey midir ki!? İnsanlığın kurtuluş müjdecisi, Allah'ın razı olduğu son ve tek dinin tebliğcisi Peygamberimiz efendimiz ve onun kadri yüce arkadaşları da inançları yüzünden çevrelerinin korkunç zulümlerine maruz kalmışlardır. Aç kalmışlar, taşlanmışlar, vücutları bıçaklarla dilinerek kızgın kumlara yatırılmışlar, ama ne inançlarından vazgeçmişler, ne de inandıklarını yaşamaktan geri durmuşlardır. Gün gelmiş onlar da kendi inançlarının devletini kurmuşlar, kendi şeriatlarını yürürlüğe koymuşlardır. Gücü üç kıtayı tutan devletlerin sahibi olmuşlar fakat asla insanoğlunun vicdanını kaba kuvvetle baskı altında tutma yoluna başvurmamışlardır. Sahip oldukları inanç manzumesiyle, inandıkları vahiy gerçeği ile dünyaya meydan okumuşlar fakat kendileri ile aynı inancı paylaşmıyor diye kimseye zulmetmemişlerdir. Ülkeler fethetmişler, silah gücü olarak rakipsiz kalmışlar; ne Hristiyan'ın kilisesini, ne de Yahudi'nin havrasını yıkmışlardır. Çünkü onlar inançlarından ve şeriatlarından emindirler. Çünkü onlar kalplerin zorla ve zulümle çevrilmeyeceğini bilirler. İnanırlar ki "dinde zorlama yoktur." Bugün aklı put edinen, icat ettiği makinenin kölesi olan, imal ettiği silaha tapan, ruhunu ve vicdanını eşyaya satan zamanımızın çağdaş putperestleri Müslümanları inançlarını yaşamaktan alıkoymak için her türlü zulüm yoluna başvurmaktadırlar. Bir taraftan ellerindeki korkunç propaganda araçları ile insanları fesada verirken diğer taraftan napalm bombaları ile vicdanları susturmaya çalışmaktadırlar. Materyalizmin teşkilatlanmış güçlerinin pençesinde sömürülen ülke insanları kan ateş açlık içerisinde kıvranırken, sömüren ülke hakları da alkol, esrar ve eroin müptelası olarak can çekişmektedir. Çağdaş bir dünya böyle bir dünyadır. İnancını yaşamak savaşını veren Müslümanlar dün olduğu gibi bugünde hasta insanlığın tek kurtuluş ümididir. İbadetlerimizle, hareketlerimizle, sözlerimizle, giyim ve kuşamlarımızla çağdaşlık çağ dışına sürülecek ve saadet asrını örnek alan İslam dünyası hasta insanlığa gösterilecektir. Müslümanlara düşen görev budur.
Sayfa 28 - İz Yayıncılık
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.