Gönderi

İbnu's-Serrâc, İzzeddin b. Nuaym isimli Rifai şeyhinin kadın ve erkeklere aynı anda sema yaptırdığını ve devrin yöneticileri tarafından kınandığını belirtmektedir. Bilindiği üzere, sema ve raks, özü itibariyle Melami meşrepli tasavvuf akımlarına özgü bir ayin biçimi olup esrime ve vecd aracı olarak kullanılmaktadır.¹⁹⁹ Bu itibarla sema ve raksın tarikatta yayın bir şekilde var olmasını, Horasan sufiliğinin en önemli etkilerinden biri olarak değerlendirmek gerekir. Ancak sema ve raksdan daha önemli olan ve Rifailerde "burhan" adı verilen bir ayin biçimi vardır ki, esas itibariyle en çok eleştiri aldıkları ve Rifailiğin başka kültürlerin etkisine maruz kaldığını en çok hissettiren unsur durumundadır. İbn Hallikân, Rifailer hakkında bilgi verirken onları şu şekilde tanıtmıştır: Onların canlı iken yılanları yemek, alevli fırınların içine girmek gibi acayip halleri vardır. Onlar büyük ateşler yakıp sonra onun üzerinde ateş sönene kadar sema ve raks ederler. Bu dervişlerin kendi bölgelerinde aslanların üzerine binip dolaştıkları söylenmektedir.²⁰⁰ İbnu's-Serrâc da ateşe hâkimiyeti Rifailiğin en büyük kerametlerinden biri saymaktadır. Ayrıca onların zehire de hâkimiyetleri olduğunu belirterek kurşun ve zehir içtiklerini belirtmektedir. Bunlara ek olarak, taşı ve tozu, gümüş, şeker, meyve gibi yiyeceklere veya değerli taşlara dönüştürebilme yeteneğinin de onlara verilen bir keramet biçimi olduğunu söylemektedir.²⁰¹ Rifailerin Allah'ın bir lütfu olarak gördükleri ve davalarının sahihliğine delil olarak öne sürdükleri burhan ayini, tarihi süreç içinde insanları en çok etkileyen yönleri olarak öne çıkmaktadır. Bu itibarla, 7./13. yüzyıldan günümüze değin Rifailerde burhan adı verilen bu olağanüstü aktivite sürdürülegelmiştir. Hatta zaman içinde farklı biçimler eklenerek gelişime uğramıştır. Edward William Lane, 13./19. yüzyıl Mısır'ındaki Rifai dervişlerini şu şekilde tasvir eder: Onlar acı duymaksızın demir şişleri gözlerine ve vücutlarına sokarlardı. Aynı şekilde büyük taş kütlelerini göğüsleri üzerine koyar ve kırarlar, yanan kömürleri, cam parçalarını yerler, kor ateşleri kollarında taşırlardı. Ellerinde zehirli yılan ve akrepleri zarar görmeden taşırlar ve hatta canlı, zehirli yılanları yerlerdi.²⁰² Burada çok değişik unsurların burhan ayinine eklemlendiği gözlenmektedir. 12./18. yüzyılda İstanbul'daki Rifai Âsitanesi'nde yapılan burhan ayinlerinde de değişik yöntemler denenmiştir. Vücudun çeşitli yerlerine topuz denilen şişleri saplamak, gül adı verilen kızgın demirleri yalamak, keskin kılıç üzerine yatmak gibi oldukça farklı ayin biçimleri uygulanmıştır.²⁰³ Yine günümüzde Makendonya'daki Rifailer, ilahiler okunurken yanaklarına ve vücutlarının diğer bölgelerine şiş sokma eylemini aktif bir şekilde sürdürmektedir.²⁰⁴ Benzer bir durum günümüz Türkiye'si için de söz konusudur.²⁰⁵ ¹⁹⁹ Ay, Anadolu'da Derviş ve Toplum, s. 86. ²⁰⁰ İbn Hallikân, Vefeyâtu'l-Â'yân, c. I, s. 171-172 ²⁰¹ İbnu's-Serrâc, Teşvîk, Vr. 123a. ²⁰² Edward William Lane, An Account of the Manner of Customs of the Modern Egyptian, (Londra: East and West Publishing, 1989), s. 245, 379. ²⁰³ M. Baha Tanman, "Rifai Âsitanesi" DBİA, (İstanbul: Tarih Vakfı, 1994), C. VI, s. 324. Rifai tarikatı Anadolu'ya 7./13. yüzyıl gibi çok erken tarihlerde girmesine rağmen, 12./18. yüzyıla kadar İmparatorluk merkezi olan İstanbul'da çok fazla etkin olamamıştır. Ulemanın yoğun olarak bulunduğu İstanbul'da Rifailer taşradaki kadar rahat edememişlerdir. Ulemanın Rifailerin burhan ayinindeki tezahürleri din dışı saymaları ve bunların icrasına karşı çıkmaları, Rifailiğin İstanbul'da etkin hale gelmesini oldukça geciktirmiştir. Bkz. Ekrem Işın, "Rifaîlik" DBİA, (İstanbul: Tarih Vakfı, 1994), c. VI, s. 326. ²⁰⁴ Nicolas Biegman, God's Lovers-A Sufi Community in Macedonia, (Londra: Kegan Paul, 2007), s. 25. Rifâîler zikir sırasında kullandıkları kesici ve yaralayıcı aletlere harp aletleri demektedirler. Oldukça çeşidi bulunan bu aletler için bkz. Yahya Âgâh b. Sâlih el-İstanbulî, Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm (Mecmûatu'z-Zarâif Sandukatu'l-Maârif), haz. M Serhan Tayşi, (İstanbul: Ocak Yayıncılık, 2002), s. 162-172. ²⁰⁵ Günümüz Türkiyesi'nde Rifailer, İstanbul ve Ankara ekolü olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. İstanbul grubu entelektüel bir çehreye bürünmüştür ve kültürel faaliyetleri merkeze almıştır. Ankara grubu ise geleneksel şişli-kılıçlı burhan ayinini uygulamayı sürdürmektedir. Bkz. Turhan Atik, Rifâîlik Tarikatı Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, (İstanbul, 2007), s. 18.
Sayfa 101 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Ayin
·
229 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.