Gönderi

Babil'de ıstıraba tahammülün bir örneği olarak ortaya çıkan eski zaman kahramanlarından birisi Eyüp idi. Sürgünün ardından, hayatta kalanlardan biri bu eski efsaneyi Tanrı'nın doğası ve insanın çektiği ıstıraptaki sorumluluğu hakkında bazı temel soruları gündeme getirmek için kullanmıştır. Bu eski hikâyeye göre, Tanrı Eyüp'ü sınamıştı, çünkü sebepsiz yere çektiği ıstırap karşısında tahammülünü kaybetmemişti. Sonunda Tanrı onu eski refahına kavuşturarak ödüllendirmişti. Eyüp'ün öyküsünün yeni versiyonunda yazar, hikayenin ikinci yarısını görmezden gelip Eyüp'ü, Tanrı'ya karşı isyan ettirir. Eyüp kendisi gibi hali vakti yerinde olan üç kişiyle birlikte Tanrı'nın hükümlerini sorgulama cesaretini göstererek şiddetli bir entelektüel tartışmaya girişir. Böylece, Yahudi dininin tarihinde ilk defa, dinsel imgelem, daha soyut nitelikte bir kurguya dönüşmüştü. Peygamberler Tanrı'nın, İsraillilerin, günahları yüzünden ıstırap çekmesine göz yumduğunu ileri sürmüşlerdi. Eyüp öyküsünün yazarı, kimi İsraillilerin geleneksel yanıtlarla artık tatmin olmadıklarını gösteriyor. Eyüp bu görüşe karşı çıkar ve onun entelektüel açıdan hiç de tatmin edici olmadığını gösterir. Fakat Tanrı birden onun bu hırçın kurgusuna müdahale eder. Kendisini bir görüm aracılığıyla Eyüp'e gösterir ve kendisinin yaratmış olduğu dünyanın harika yanlarına dikkati çeker: Eyüp gibi zavallı küçük bir yaratık nasıl olur da aşkın Tanrı'yla böyle bir çekişme içine girebilirdi? Bunun üzerine Eyüp başını eğer. Istırap sorununa daha kapsamlı ve felsefi bir yanıt bekleyen günümüz okuyucusu doğal olarak bu çözümle tatmin olmayacaktır. Öte yandan, Eyüp öyküsünün yazarı soru sorma hakkını reddetmemekte ama aklın tek başına böylesi kritik sorularla baş edebilecek bir donanımda olmadığını ileri sürmektedir. Entelektüel kurgu, tıpkı peygamberlerde olduğu gibi, doğrudan Tanrı'nın vahyini gerektirmelidir.
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.