" Bir mezar taşının, yol üstünde durdurması gibi bir yabancıyı."
Yabancıyım Lermontov ben buralara, kendime, dünyaya.. Durdurdun beni ama kimin mezar taşıydı beni durduran. Bir yerlerde ölmüş ve kendimi ararken kendi mezar taşımı mı bulmuştum ve bir yabancı gibi adımı zorlanarak mı okumuştum ...?
Hiç şüphesiz Lermontov sadece eserleri ile değil devrimci kişiliği, dönemin (1814- 1841) baskıcı Rusya' sına karşı da kesin tavrıyla örnek olmuştur. Nitekim Puşkin' in komplo düelloda öldürülmesinden bir gün sonra "Şairin Ölümü " adlı devasa kütleli olduğuna inandığım ve çokça sevilen şiiri kaleme almıştır. Kendisi de Çarlık dönemi Rusya' nın baskısından nasibini almış ve eserlerinde çokça dile getirdiği Kafkasya' ya sürülmüştür. Ve malesef dört yıl sonra benzeri bir düelloda dünyanın kirli ellerinden kayıp gitmiş ve ölmüştür. ( özetle değinecek oldum)
Kitapta en beğendiğim yan şüphesiz Lermontov' un devrimci kalemi ve bu kalemi kirli elleri hareket ettiren kalplere ölesiye değdirmesidir. Ve pek tabiki " İblis ile Tamara" nın manzumesi. Bir an iblisi gerçekten ne kadar doğru anlamış olabiliriz diye sorguladım. Yaw bu nasıl iblis bir kurlar yapıyor ki tutsak edilmiş Tamara' ya hayret ettim. Kız Tamara dedim he de şu iblise bir tanı belki o kadar da kötü değildir diye. Devamı kitabı okuyacak olana kalsın..:)
Tamara ya bende aşık oldum.
Sırf bu yüzden üstüme ceket almıyorum bu ayaza çalan yarı gecede. Üşürsem belki hissedersin Tamara...
Ah Tamara seni anlamak anlamları başka bir anlamaktır.
Ve sen Lermontov her sayfasında kirli ruhlara indirdiğin hançerin bir başka şairin ruhunda yaşayacak.
Güzel Devrimci... Yazdıkların bir ömür, yüzüm güneşe dönükken sana ayırdığım yarı zifiri gölgem olacak...
Çok uzattım farkındayım. Affola...
Saygılarımla...