Gönderi

Baktım, hepsi de toplanmış can atıyor savaşa, dedim ki onlara: "Ey gençler, ey boşuna yiğit ve cesur yürekliler! Siz de benim gibi, her şeyi göze alarak gelmek istiyorsanız peşimden, görün önce kader bizi ne hale düşürdü: Bu imparatorluğu ayakta tutan tanrılar, tapınakları, sunakları bırakıp gittiler; yardımına koştuğumuz kent alevler içinde. Ölelim haydi, dalalım silahların içine! Hem kurtuluştan umut kesmek, yenilmişler için tek kurtuluş umududur!" Gençlerin yürekleri işte böyle ateşlendi, böyle çılgına döndü. Kurtlar gibiydik karanlık sislerde ava çıkan: Boğazı kurumuş yavrular arkada gözlerken açlıktan gözü dönmüş analarının yolunu, nasıl saldırgan olursa kurtlar, biz de öyleydik; kargılarla düşmanın içinden ilerliyorduk kaçınılmaz ölüme doğru, kentin ortasına varan yolu tutmuştuk. Uçup gidiyordu gece, zifir gibi etrafımızdan bomboş karanlığıyla. Kim anlatabilir o gecenin felaketini? Hangi gözyaşları denk olur çilelerimize? Göçtü gitti o eski kent, yıllar yılı hâkim kent. Her yere serpilmiş yatan birçok şekilsiz ceset. Yollara, evlere, kutsal tanrı eşiklerine dağılmış. Hem canlarını kanlarıyla ödeyen yalnız Troialılar değildi: Bazen de kahramanlık damarı kabarıyordu yenilmişlerin bile ve yengili Danaolar da seriliyordu yere. Her tarafta vahşi ağıtlar, korku ve dehşet; ölümün türlü hali kol geziyordu her yerde!
Sayfa 69 - Jaguar YayınlarıKitabı okudu
·
48 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.