Gönderi

Bedenen kuvvetli bir insanın gücüne dair alametler türdeşleri tarafından kolaylıkla fark edilir ve bu uyarana göre reaksiyon gösterilir, benzer durum bir spor türünde yahut bir sanat dalında kabiliyet sahibi kişi için de muteberdir. Kuvvetin izdüşümleri somut alana düştüğü müddetçe ortalama insanın ilkel usu bunun ayırdına varabilir ve kendini bu vaziyete göre konumlandırabilir. Lakin soyut alan için bu tespitin karşıtının geçerli olduğu söylenebilir. Misalen kuvvetli bir usa sahip olan kişiyi ancak ve ancak us bakımından onun dengi ve üstü olanlar fark edebilir. Aradaki mesafe ne denli açılırsa kişinin anlaşılması ve hakkını teslim alması da o denli güçleşir. Elbette bu hâl, ortalama insan ile ilgili hemen her meselede olduğu gibi, bilinç ile sergilenen kötü niyetli bir yaklaşımın sonuçlarından değildir. Kişioğlunun zayıf ve disiplinden yoksun aklı ona sınırlı bir ufuk sunmakta, bu vaziyet de dünyayı kendi düzeyiyle orantılı bir şekilde algılamasına neden olmaktadır. Aksettirilen ne olursa olsun ortalama insanın usu kavramlara yükleyeceği anlam, özü, bağlamı ve bütünü algılayacağı şekil, zihinde oluşturacağı resim ile meseleye kendi seviyesine göre bir mânâ bağlayacaktır. Örneğin; yabancılaşmanın konu alındığı bir konuşmadan ortalama insanın çıkarabileceği en kabul edilebilir yorum insana güvensizleşmek olacaktır, anlam arayışı söz konusu edildiğinde bundan kendini gerçekleştirme arzusu anlaşılacaktır. Her ne kadar sözü edilen anlayış zayıflığı ve bu hâle dayanan devasa had bilmezlik (zira ifade ettiklerinizi anlamaktan aciz bir budalanın savunmadığınız düşünceleri çürütmeye çalışmasını seyretmek zorunda kalabilirsiniz) sinirleri yıpratıyor olsa da bu vaziyetin kapasite yetersizliğine dayalı frekans uyuşmazlığından kaynaklandığı idrak edilerek kişi kısmen teselli bulabilir. Meselenin akıllı azınlığa yansıyan ve yük olan boyutu bu gerekçelerle bir kenara bırakılacak olunursa, esas olarak yürek darlayanın ve cevap bulunması elzem olanın elimizin altında kalan şu soru olduğu görülebilir: Saatler boyunca süren anlatıdan, sayfalarca yazıdan ya da evren tarafından yaşam boyu maruz bırakılmadan ortalama insanın anlayacağı halihazırda anladıklarından fazlası olmayacaksa, insan belirli bir düzey aralığında ömür boyu debelenip duracaksa, kişioğlunun kendisine sunulanı aşma bakımından umutsuz bir vaka olduğu söylenemez mi; zihinsel gelişimini tamamlamadığı sürece ona ulaşmak için akıl üzerinden sergilenen her çabanın beyhudeliğinden bahsedilemez mi; kötülüğün neredeyse hemen her zaman "aptallık"tan kaynaklandığı anımsanacak olunursa, bataklığın kurutulmasının, yani semptomların değil de hastalığın yok edilmesinin, imkansızlığından söz edilemez mi?
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.