Gönderi

Konumuz her ne olursa olsun nefes almayı başarabildik ve böylelikle evliliğimiz de bizimle aldı o nefesi. Saygı sınır­larımızı aşmadan konuşabildik. İçimize atmadık, kafamızda kendimizce hikâyeler yazıp büyümesine engel olduk, o an konuşup çözümleyebilmeyi başardık ve sonrasında o konuy­la tekrardan karşılaşmadık. Muhteşem bir çift değiliz, herkes gibi sorunlarımız var, herkes gibi şiddetli tartışmalarımız oluyor, ama bizim evlili­ğim izin birinci kuralı saygı. On yedi senedir beraberiz. Kişisel bakımlarımıza hep dikkat ettik, her hafta belirlediğimiz gün­ de film gecesi yaptık, o güne belli ritüeller ekledik. Örneğin kuruyemişlerimizi, içeceklerimizi, meyvelerimizi yanımıza al­dık; belli heyecanlar kattık. Başka bir güne geleneksel yemek yapıp yemeyi ekledik (bu hafta Antep mutfağı, bu hafta Karadeniz mutfağı gibi). Beraber iş bölümü yaptık, ben yemeği yaptıysam kocam evi toparladı. Diğer bir güne seks ekledik, ben seksi kıyafetler gi­yip ağır makyajlar yaptım, bazen eğlendik güldük ama çoğu zaman güzel seviştik... Bunlar küçük gibi görünse de büyük heyecanlar aslın­da! Aşk içimizde hep var olan bir duygu. Heyecanla ortaya çıkıyor; heyecanımız kalmadığında yitiriyoruz hayatımızda olan insana karşı aşkı. Sonra başka binlerinde yine o he­yecanı arıyoruz, yine bitiyor. Kısır bir döngü, dön dolaş ay­nı... Bizi biz yapan özümüzü ve duygularımızı unutup hep hikâyelere, hep acılara tutunarak kurban rolünü seçmek ko­layımıza geliyor. Hep binleri bize üzülsün, hep birileri bizim için bir şey yapsın, bizim için uğraşsın, ama biz hiçbir şey yapmadan kendimizden çok herkesi eleştirelim, kendimizden çok herkese yol göstermesini bilelim! İstersek ve emek verirsek hep âşık kalırız şu hayatta!
Sayfa 180
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.