Gönderi

Günümüz modernitesinde bilincin, bilinçdışı ve doğaya karşı kendini bütünüyle güvenli ve güçlü hissetmesi, onun elinde tuttuğu denetim mekanizmalarının sağlamlığına bağlı görülmektedir. Bu denetim mekanizmaları bireyin ayağının kaymasını engellerken, kaydığında ayağa kalkabilmesine de bir ölçüde katkıda bulunmaktadır. Ancak bu işlevlerin aynı zamanda bir baskı aracı olmaları, bastırılan ve reddedilenin 'yabancı' ve 'düşman' niteliğine bürünmesine neden olmakta, sürekli uyanıklığı gerektiren bir 'düşük yoğunlukta alarm halinin ancak kalıplaşmış kurallar ve yasaklar manzumesi yardımıyla farkındalıktan kaçırılmasına götürmektedir. Sonuç, bilinçli bireyselliğin amaçladığının çok uzağında bir 'kalıp insan', Heidegger'in tabiriyle 'şey insan' (man, alm.) sıradanlığıdır. Bireyleşememiş 'şey insan'ın, çalkantılı dönemlerde kimlik kargaşasından ya da kendisini tanımlamaya zorlayan dış baskılardan kurtulmak için sığınacağı örtü şekilciliktir. Şekilcilik, yani bazı ortak inanç ve ritüellerin özümsenmeden uygulanması, zayıf bireyselliği, güçlü, ama katı ortak kalıplar altında sakladığı için tehlikelidir: 'Şey insan'ın kolaylıkla 'sürü insan' haline gelmesine ve bilinçdışı- nın zayıf bilinci sürüklemesine zemin hazırlar. Bu 'fanatizm'dir. Fanatizm yaratıcılıktan uzaktır; yıkıcılığında ise olabildiğince inançlı/ inatçıdır. Fanatizmin o kendine güvenli, katı örtüsü kaldırıldığında içeride zayıf, ürkek, güvensiz, çelimsiz çocuğu buluruz. Bu çocuk 'kendini var etmek' için, üzerine fırlatılan örtünün 'kendisini var etmesi'ne sığınmaktadır.
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.