Gönderi

Erich Fromm'un Düşünceleri Üzerine Eleştirilerim.
Erich Fromm'un yorumlarını, Freud'un aşırı bireyselleştirdiği psikoanaliz yaklaşımlarına toplumsal, ekonomik ve sosyokültürel durumların, bireyin davranışlarını büyük oranda etkileyeceğini düşünmesi sebebiyle her zaman daha sağlıklı bulmuşumdur. Ancak Erich Fromm'un kitaplarını yazdığı dönemi ele aldığımızda, bu dönemin sosyalizmin yıldızlaştığı Sovyet Rusya'nın en parlak dönemleri olduğunu söylememiz gerekir. Hele de Erich Fromm'un Sevme Sanatı kitabını yayınladıktan bir sene sonra, Sovyet Rusya'nın Sputnik'i uzaya fırlattığını, bu sayede Amerika'yı depresyona ve Dünya'yı Uzay Yarışı'na soktuğunu belirtmeliyiz. Tam da bu sebepten Erich Fromm'un tutkulu bir Marksist olması hiç de şaşırtıcı değildir. Baba-oğul ilişkisinin feodalizm sonrasında, özel mülkiyetle değiştiğini ve şekillendiğini iddia etmesini de bir o kadar normal karşılamak gerekir. Yani, tam da iddia ettiği gibi, dönemin sosyokültürel yapısı kendisinin düşüncelerini de fazlasıyla etkilemiştir. Bu sebeple yazılarında, kendisinin maalesef toplumsal cinsiyet rollerinden de kurtulamadığını görmekteyim. Erich Fromm'un kitaplarını yazdığı dönemin Almanya'sında evli olmayan kadınların çalışamadığını biliyor muydunuz? Bu sebeple çocuk için baba figürünü, "kural ve emirlerin, disiplinin, gezme ve ma­ceranın temsilcisi" olarak görmesi oldukça normaldir, çünkü Sevme Sanatı kitabı yazıldıktan tam 1 sene sonra başka bir şey daha oldu. 1957 senesinde, sadece Batı Almanya'da evli kadınların çalışması üzerindeki kısıtlamalar kaldırıldı. Kuralları ve emirleri, hele de disiplinleri erkeklerin oluşturduğu bir toplumda, anne figürünün "içinden çıktığımız toprak" olarak görülmesi ve anne denen yapıya, aile içinde sevgi dışında başka bir görev yüklenmemiş olmasını körü körüne kabul etmeden önce eleştirmek gerekiyor.
Elif Tekin

Elif Tekin

@1lilith
·
1w
Babayla olan ilişki oldukça farklıdır. Ana içinden çıktığımız yuva, doğa, toprak, okyanustur; Baba bu doğal yuvada hiçbir şey temsil etmez. Çocukla yaşa­mının ilk yıllarında «şöyle bir» ilişkisi olmuştur, o ilk dönemlerde çocuk için onun taşıdığı önemin, anneninkiyle karşılaştırılması mümkün değildir. Ama baba doğal dünyayı temsil etmiyorsa da, insan varlığının diğer kutbunun düşünceler dünyasının, insan yapısı şeylerin, kural ve emirlerin, disiplinin, gezme ve ma­ceranın temsilcisidir. Baba, çocuğun öğretmeni, ya­şamdaki yol göstericisidir. Bu tavırla yakından ilgili olan bir şey de kişinin sosyal, ekonomik gelişmeye olan bağlılığıdır. Ne za­man ki özel mülkiyet ortaya çıktı ve mülk oğullardan birine geçer duruma geldi, işte o zaman baba, oğulla­rı arasından kime mülkünü bırakacağını araştırmaya bağladı. Şüphesiz bu, babanın kendi yerini en iyi dol­duracağına emin olduğu, onu en çok seven ve tabiî ki en çok sevilen oğuldu. Baba sevgisi koşullu sevgidir. Kural: «Seni seviyorum çünkü umutlarımı gerçekleş­tiriyorsun, çünkü görevini yapıyorsun, çünkü beni se­viyorsun.» Koşullu baba sevgisinde de koşulsuz ana sevgisinde olduğu gibi, olumlu ve olumsuz yanlar var­dır, Olumsuz yanlardan biri, baba sevgisinin kazanılan bir sevgi olması, beklentiler gerçekleşmezse yitebileceğidir, Baba sevgisinin doğasında, yatan itaat etme en temel erdemdir, itaatsizlik ise en korkunç günah — bunun cezası ise, baba sevgisinden yoksun kılınmaktır. Olumlu yanı da aynı şekilde önemlidir. Onun sevgisi koşullu olduğuna göre, onu kazanmak için bir şeyler yapabilir, onun için çalışabilirim, ananın sevgisi gibi benim denetimimin dışında değildir.
·
81 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.