Gönderi

İNSAN TÜRLERİ- "Üç tür insan var. En mutlular, herkesin ve her şeyin esasen iyi olduğunu sanan, dünyadan habersizler. Çocukların çoğu böyledir ve sen de, Hooker (benim çok karşı çıkmama rağmen) sana bunun tersini gösterinceye kadar böyleydin. İkinci ve en büyük tür, yarı pişmiş iyimserlerdir: Açlığa ya da sakatlığa rahatsız olmadan bakabilmelerini sağlayan mental bir büyü hilesi bulmuş insanlar yani. Bunlar ya kötülerin acı çekmeyi hak ettiğini, yahut uluslarının bu sefaletleri -yarattığını değil de- tedavi edeceğini, ya da Tanrı'nın, Doğanın, Tarihin bir gün her şeyi düzelteceğini sanırlar. Doktor Hooker bunlardan biridir ve onun retoriğinin seni gerçeklere karşı körleştirmemiş olmasına seviniyorum. Üçüncü ve en ender türdekilerse, insan yaşamının ancak ölümün iyileştirebileceği, esasen acılı bir hastalık olduğunu bilir. Bizim, bu kör yaşayanların arasında bilinçli bir şekilde yaşayacak gücümüz var. Biz kinikleriz." "Dördüncü bir tür olsa gerek," dedim, "çünkü ben artık dünyadan habersiz değilim ve Dr. Hooker'ın da senin de söylediklerinden aynı şekilde nefret ediyorum." "Bu da senin varolmayan bir yolu araman yüzünden." "Çocukça bir aptal ya da bencil bir iyimser yahut aynı şekilde bencil bir kinik olmaktansa hayat boyu hep arayacağım bunu," dedim ona, "ve kocamı da bir arayıcı yapacağım." "Can sıkıcı bir çift olacaksınız." TARİH- "Büyük uluslar başarılı yağmalama seferleriyle yaratılmıştır ve, tarihin çoğu fatihleri sevenler tarafından yazıldığından, tarih normalde, yağmalananların, verdikleri kayıplarla düzeldiği- ni ve bundan ötürü minnet duymaları gerektiğini varsayar. Yağmalamalar ülkelerin içinde de gerçekleşir. Kral Sekizinci Henry, o günlerde yoksullara hastaneler, okullar ve sığınma yerleri sağlayan tek kurum olan İngiliz manastırlarını yağmaladı. İngiliz tarihçileri Kral Henry'nin hırslı, öfkeli ve şiddet kullanan, ama birçok iyi şey yapmış biri olduğunda birleşir. Kilise topraklarıyla zenginleşmiş bir sınıflandır onlar." SAVAŞIN YARARLARI- "Britanya'ya sanayileşmiş bir ulus olmak avantajını sağlayan Napolyon'dur. Hükümet ona karşı tüm Avrupa'da savaşmak için, en çok yoksulları ezen ağır vergiler koydu ve bu paranın çoğunu da durmadan üniformalar, çizmeler, silahlar ve gemiler almak için kullandı. Her türden fabrika kuruldu. Sağlam erkeklerin çoğu orduyla yurtdışına gitti, ama yeni makineler fabrikaların kadın ve çocukların ucuz emeğiyle çalışmasını mümkün kıldı. Bu da kârları öylesine çok arttırdı ki trenlere, zırhlılara ve yeni bir büyük imparatorluğa yatırım yapabildik. Boney'e çok şey borçluyuz." İŞSİZLİK "Napolyon savaşı bitince öyle çok insan işsiz ve aç kaldı ki bu sorunu tartışmak için bir parlamento komisyonu toplandı -hükümet bir devrimden korkuyordu. Robert Owen adlı sosyalist bir fabrikatör, kârı yüzde beşi geçen her firmanın yahut işyerinin bunun üzerindeki parasını, rakiplerini baltalamada kullanmak yerine, işçilerinin daha iyi beslenmesi, barınması ve okula gönderilmesi için harcaması gerektiğini savundu. Ama Malthusçular, yoksulları ne kadar beslerseniz daha çok üreyeceklerini kanıtladı. Yoksulluk, açlık ve hastalık bazı kişileri firından ekmek çalmaya ve devrim hayal etmeye yöneltebilir, ama feci şekilde yoksulların bedenini güçsüzleştirerek ve çocuk ölümleriyle sayılarını azaltarak devrim olasılığını düşürür. Tüylerin ürpermesin, Bell. Britanya'nın gereksindiği elde ettiği!-şey, her sanayi kentinin yanında bir kışla, güçlü bir polis kuvveti, devasa hapishanelerdi; ayrıca da, çocukların ana babalarından ve kocaların karılarından ayrıldığı yoksul evleri; bir onur kıvılcımı bulunanların da son birkaç kuruşlarını ucuz içkilere harcamasına ve siperlere gireceklerine çukurlarda soğuktan ölmelerine yol açacak kadar, özellikle kasvetli yerler yani. Dünyanın en zengin sanayi ulusunu böyle kurduk ve gayet iyi çalışıyor."
Sayfa 174 - İthaki Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2024, Çeviri: Süha Sertabiboğlu
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.