Gönderi

Sev­ginin doğası hakkında söylediklerime bakacak olursak, sevginin kazanılması için en önemli koşul kişinin kendi narsizmini yenmesidir. Narsist yönelişte kişi saltken­ di içinde olanları gerçek sayar, dış dünya olaylarının kendi başlarına gerçek olduklarını kabul etmez, olayları kendi açısından yararlı ya da tehlikeli oluşlarına göre değerlendirir. Narsîzmin karşısında nesnellik vardır; bu yetenek kişileri ve şeyleri oldukları gibi, nes­nel görme ve bu nesnel görüntüyü kendi istek ve korkularından oluşan görüntüden ayırabilme yeteneğidir. Psikozun her türünde nesnelleşme son derece güçtür. Akıl hastası için tek gerçek onun korku ve isteklerini içeren, onun içinde varolan gerçektir. Dış dünyayı ken­di iç dünyasının simgeleri olarak ve kendi yaratısı olarak görür. Hepimiz aynı şeyi rüya görürken yapa­rız. Rüyamızda istek ve korkularımızı (bazen de içi­mizde kileri ve yargılarımızı) yansıtan olaylar oluştu­ruruz, uyurken gördüklerimizi, uyanıkken gördüğümüz şeyler kadar: gerçek olduğuna inanırız. Akıl hastası ya da rüya gören biri dış dünyayı nesnel değerlendirebilmekten tamamen yoksundur; fakat az ya da çok hepimiz akıl hastası ve de uykudayuîdrr; hepimizin narsist yönelişimizle çarpıtıldığından dolayı nesnel ol“ mayan bir dünya görüşü vardır. Örnek vermem gere­kiyor mu? Herkes örnekleri kendini', komşularını sey­rederek, gazete okuyarak bulabilir. Bunlar sadece nar­sist çarpıtma derecesi açısından farklılaşırlar. Örne­ğin bir kadın, doktora telefon eder ve o gün Öğleden sonra gelmek istediğini söyler. Doktor o öğlen boş ol­madığını, ancak kendisini yarın kabul edebileceği ya­nıtını verir. Kadının yanıtı ise «Fakat doktor evim ofi­sinizden sadece beş dakika uzakta». Kadın evin yakın olmasının doktora zaman kazandırmadığını anlayama­maktadır. Durumu narsîstçe değerlendirmektedir; kendi zaman kazandığına göre doktorun da kazanması doğaldır; onun tek gerçeği yalnız kendisidir.
·
55 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.