Bu, benim komşum olan ihtiyar bir Türk’tü;
çok ihtiyar, çok yoksuldu; karısı da yoktu, çocukları da…
Garibin biri; yemek pişirir, tahta siler, akşamüzeri de babadan kalma evine gelir, ninem ve öbür ihtiyar komşularla oturur, çorap örerdi…
Ermiş bir adamdı bu Hüseyin Ağa.
Bir gün beni dizlerine aldı, hayır duası edermiş gibi elini başıma koydu.
“Aleksi,” dedi, “bak sana bir söz söyleyeceğim;
küçük olduğun için anlamayacaksın; büyüyünce anlarsın.
Dinle oğlum: Tanrı’yı yedi kat gökler ve yedi kat yer almaz;
ama insan kalbi alır. Onun için, aklını başına topla Aleksi,
hayır duam seninle olsun, dikkat et, hiçbir zaman insan yüreği yaralama!