nasıl başlayacağım hakkında zerre kadar fikrim yok o yüzden çok muazzam bi giriş cümlesi yazmışım gibi “woaah” havalarına girdiğinizi hayal edin
sanırım başlayabiliriz
if we were villains. muhakkak görmüşsünüzdür bir yerlerde, çoğu zaman “if you liked the secret history read this…” başlıklı videolarda çıkıyor. zaten beğenmeyen çoğu kişi de tsh çakması olarak adlandırıyor kitabı ama
Gizli Tarih’i okumadım. pegasus sağolsun, 300 tl falan şu anda (sanki bunun özel baskısına 200 tl vermemişim gibi konuşmam komik değil mi) ama elbet bi gün okuyacağım. merak ediyorum yani.
kitap tiyatro okulunda okuyan yedi tane son sınıf öğrencisini anlatıyor. bunların hepsi de birer shakespeare manyağı. ya günlük hayatta konuşurken bile adamlar şekspir alıntısı yapıyorlar nasıl bi kafaysa artık. bu yedisi de ilk yıllarından beri sürekli aynı rollerde oynadıkları için artık o rolün kişiliğine bürünmüşler. meredith güzel ve seksi kız, wren saf ve minnak melek, alexander sinsi kötü karakter falan filan. bizim oliver da sürekli yardımcı rollerde yer alıyor. en “normal” kişi olarak nitelendirebiliriz sanırım. bir de bir nevi aşağılık kompleksi var çocuğun, yok en yeteneksizleri benim yok son seneye kadar şans sayesinde kalabildim vs vs anladınız işte. yavaş yavaş bu yedili arasında bi çatışma oluşmaya başlıyor ve bu da birinin ölümüyle sonuçlanıyor. peki bu bir kaza mı? yoksa altı kişiden biri diğerlerinden bir sır mı saklıyor? konu kısaca bu şekilde, daha fazla devam edersem spoiye girer diye düşünüyorum.
kitap hakkındaki fikirlerime gelirsek…
sevdiğim şeylerle başlayacağım. kitap bi tiyatro formatında yazılmış. yani sırf diyaloglardan oluşmuyor ama bölümler sahne, perde diye bölünmüş ve bir trajedideki olay örgüsüyle eşleşiyor, bu güzel bi ayrıntı. karakter çeşitliliği iyiydi. betimlemeler yeterliydi.
sevmediğim şeylerden ilki oliver’ın kendi deyimiyle “naif”liği. ilginç bi ana karakterdi. özellikle sonda yaptığı şeyden dolayı ona içimden etmediğim hakaret kalmamıştır yani niye kaşınıyorsun be abi.
ikincisi ise karakter derinliğini hissedememiş olmam. belki bunun sebebi karakterlerin oturmamış kişilikleridir (gerçek hayat ve rol kişilikleri birbirleriyle çakışınca biraz mistik durumlar ortaya çıktı da) ama grup arasındaki o çatlamayı, o düşmanlığı mantıklı bi sebebe oturtamadım. çok aniden geldi gibi. keşke son seneleri yerine kısa kısa yıl yıl okusaydık bunların okul hayatlarını, çok daha keyifli olabilirdi ve yazar bu “dağılıyoruz” olayını daha düzgün işleyebilirdi.
nötr olduğum bi konu ise şu shakespeare alıntıları. daha önce de dediğim gibi günlük hayattaki merhaba nasılsın sohbetlerinde bile shakespeare oyunu alıntılıyorlar. ya adamlar sarhoşken saiyan-peare modu falan açıyorlar tuhaftı biraz ne biliyim. ayrıca neden bütün dönem boyunca sadece shakespeare oynuyorlar, onu da anlamış değilim. tek tiyatro yazarı o mu? shakespeare kadar olmasa da yine baya üne sahip bir sürü tiyatro yazarı var, oyunlar var. sadece shakespeare oynadılar, ve sadece shakespeare hakkında konuşuyorlar. bu sanırım yazarın takıntısından kaynaklanmış. etrafı karton stantlı shakespeare figürleriyle dolu bir odada yazmış olabilir kitabı :D (no offense)
sonunda dediğim gibi oliver’ın kaşınmasından dolayı beni biraz kendinden soğutsa da en en en son kısımda bi “vaay be” oldum. açık uçlu yazmış sonu ve severim bu tarz şeyleri. 7 verecektim eğer o son birkaç paragraf olmasaydı, öyle diyeyim.
bu kadar. kitabı okuduktan günleeer sonra inceleme yüklemem tuhaf oldu ama olsun.
bol bol kitapla, sağlıcakla kalın… (bu sıcaklarda mental pek sağlıklı olamayabiliyor ama neyse)
normal cümleleri de var adamların ama bi sohbetin en az beş cümlesi shakespeare oyunu alıntısı oluyor, bi sahnede sarhoş olan bi karakter ezberlediği oyunun replikleriyle arkadaşıyla konuşmaya başlıyor dlflşdşc eved biraz ucubeler