İsrail, amacına ulaşmak için birden ve topyekün bir hamle yapmak yerine, dünyayı ve İslam alemini “alıştıra alıştıra” gitti ve şimdi biz alışmış Müslümanlar olarak kardeşlerimiz orada katledilirken bile iki futbol takımının şampiyonluk mücadelesine kitlenip sevinip kutlamalar yapıyor veya günlerce üzülebiliyoruz.
Dün trafikte yanımda Mollamız da vardı ışıklarda bir araba durdu camı açmamı istedi: Fenerbahçe'nin şampiyon olması için ne olur dua edin diye bize adete yürekten samimi bir şekilde isteyerek dua istedi.
Filistin'i, Mescid-i Aksa'yı diğer mukaddesatımız için bu kadar dertli olsak, dua istesek birbirimizden, dualarımızda yer versek, birkaç satır yazı yazsak, birkaç saat uykusuz kalsak, acaba ne olurdu...Bu dertsizliğin içine kendi dertsizliğimi de katıyorum.
Mescid-i Aksa Hatibi Dr. Yusuf Cuma Selâme Şöyle diyor:
“İslam ümmetinin Mescid-i Aksa ile olan ilişkisi itikadî bir ilişkidir. Çünkü İsra ve Miraç, inancımızın bir parçası olan mucizelerdendir. İslam ümmeti ekonomik güçten, düşünen beyinlere ve çalışan ellere kadar zaferi gerçekleştirecek tüm gereksinimlere sahiptir. Tek eksiğimiz birlik olmayışımızdır. Eğer İslam ümmeti Mescid-i Aksa’ya karşı gevşeklik gösterir ve Yahudilerin, Kudüs’ü Yahudileştirme çabalarına sessiz kalırsa bilinsin ki mukaddesatın başında gelen Mekke ve Medine’de de gevşeklik gösterecektir.
Gevşeğiz, alışıyor, kanıksıyor, önemsizleştiriyor ve unutuyoruz. Biz hayat pahalılığından, futbol takımı şampiyonluğundan, sokak köpeklerinin durumdan, çocuklarımıza daha iyi imkanları sağlayamamaktan… sızlanıp dururken başta Filistin olmak üzere İslam coğrafyasının pek çok yerinde kardeşlerimiz en acımasız muamelelere maruz, zulümle ve ölümle iç içe yaşıyor.
Kalbimizdeki bu “vehen” onlara değil, ama bize pahalıya mal olur. Hesap günü, “kardeşlerinizi en azından dualarınızda anamaz mıydınız” sorusuna muhatap olursak ne diyeceğimizi şimdiden düşünelim.