Gönderi

99 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 12 hours
Sevinç Çokum'un kitaplarını sürekli görüyorum gittiğim kitapevinde. İlginç, güzel kapakları var kitaplarının, bazılarının kitap adları veya yazar adı büyük, dikkat çekici bir puntoyla yazılmış, hep alıp okumak istiyordum bir şekilde. Çok az kitap da yazmamış yazar, okumaya başlayıp da devamını getirmeyi düşünen okurlar için keşfedilecek çok şey var gibi. Ben de o okurlar arasına katılabilirim, çünkü "Eğik Ağaçlar" sevebileceğim bir yazar olduğunu düşündürdü yazarın. Hikâyelerinde olaylardan çok duyguların ağırlığı hissedilen bir yazar Sevinç Çokum. İlk eserindeki hikâyelerinde olaylar var, ama olaylar belirgin değil, ruh halleri için bir vasıta gibiler, çünkü olayları yaşayan karakterler sürekli hissediyor, hatırlıyor, düşünüyor, ümit ediyorlar. Bu insanlar insan olmanın güzel , temiz, berrak bir gözle görüldüğü; insanî olanın herşeye hâkim olduğu; kötülüğün dahi iyilik ve pişmanlıkla ar ettiği bir noktada yaşıyorlar. Her öyküde insanların insan olmakla yazgılı olduğunu görüyoruz; ama bu yazgı insanın duygularıyla insan olduğunu bilmek ve bunu yaşamaya mahkûm olmak demek. Bu anlamda bu hikâyedeki insanlar ışıklı, güzel yerlerde dolaşıyor, oralarda soluk alıp veriyor, ve kötülüğe temas ettilerse bile onları aslına dönmeye çağıran bir iyilik ve vicdan sesiyle uyarılıyorlar. Tek tek bütün hikâyelerde insanların aynı çemberin içerisinde dolaştığını görüyoruz: hasta bir kadına hayatta kalabilsin diye karanfiller atan bir çocuğuz bir hikâyede, bir diğerinde insan sesine ve dostluğuna özlem duyan bir yalnızız, bir başkasında geçmişi hatırlayıp üzülen Hilmi hocayız, eli kanayan çocuğa üzülen bir kadınız, ya da mavi kanatlı çiçeklerin uçtuğuna inanan güzel küçük Emine'yiz, topal ayağımızı peşimizden sürüklerken sokaklarda artık ölmek isteyen ve bir türlü ölemeyen o ihtiyarız. Ya da biz, yalnızlıktan bir evin penceresine taş atan ve insanlardan özür dileyerek onlarla konuşmaya çalışan o zavallı, yalnız adamız. Yani bizler güçlü, başarılı, başarmış insanlardan değiliz, aralarda ya da diplerde bir yerlerde kaybolmuşlardanız, parasısız, kimsesisiz, yapayalnızız. Hayat koca tekerini üzerimizden geçirerek bizi de geçmişe bırakıyor, hepimiz bir şekilde yaşıyor ve unutuluyoruz, geçmişimizi hatırlarken aklımıza gelen resimler ve fotoğraflar zihnimizde solgun, sanki herşeyin geçip gitmiş olmasına hayıflanan bir ışıkla soluk soluk parlıyorlar ve sonra kaybolup gidiyorlar, hepimiz gibi. Sevinçli, acılı, kimsesiz olsak da yaşamak zorundayız, sonra herşey nihayetine eriyor. Yazarın sakin, güzel anlatımı sanki sürekli geçmişe dönüp birşeyleri hatırlamaya, o anları, geçmiş yaşanmış olayları, duyguları, hayatın kendisini sepya renkli bir resim gibi hatırlamaya benziyor. Bu yumuşaklık, bu ince üslûp insanın içine usul usul sokuluyor. Hikâyeleri okurken kendi hayatımı düşünme, hatırlama biçimime benzettim yazarın anlatımını ve üslûbunu. Ya da ben kendi hayatımı anlatsaydım böyle hikâye hikâye, aynen bu yazar gibi anlatırdım. Çok beğendim Eğik Ağaçlar'ı. Herkese öneriyorum.
Eğik Ağaçlar
Eğik AğaçlarSevinç Çokum · Haşmet Matbaası · 19727 okunma
··
57 views
mithrandir21 / Uğur okurunun profil resmi
Ve Cem Abi incelemeleri ile tekrardan aramızda. Kalemine sağlık Cem Abi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.