Öncelikle başınız sağolsun, benzer acıyı bende yaşadım. Geçen sene kışın ortasında iş yerinde tam da 10 gün izin almışken belim tutuldu, hastanede iğneyi yedik, daha doktor yanımda iken melek yüzlü anneannemin vefat haberini aldım. 1920 doğumlu 96 yaşında nur topu gibi edep, haya, şefkat, sevgi dolu biriydi anneannem. 2 hafta önce geleceğim elini öpmeye diye söz vermiştim. İznimi de almış gidecektim. Haber üzerine ağlayınca doktor bu halde gidemezsin Edırne'den taa Tokat'a dedi. Gerçekten gidecek durumda değildim, doğrulamıyordum ama inatla gideceğim dedim. Uçak saatlerini kontrol ettik o saatten sonra uçak yoktu, 89 model brodway arabamla gitmek de hiç akıl karı değildi, ki köylerde zaten 1-2 metre kar olduğunu arabayla gitmememi soyledıler. Zaten o halde o arabamla gitmem çok zordu, ne kadar istesem de arkadaşlarım müdürüme de haber vermek suretiyle gıtmeme engel oldular.. Ve canım anneannemin defnine katılamadım.Çağırdığı gün gitmeyip 10 gün ertelediğim için çok pişman olmuştum ama o artık gitmişti. Doyamadım ona. Ben küçükken çorbama ekmek doğrardı, bende sevmez küserdim, onu kaybettikten sonra her çorbama ekmek doğradım ama gelmedi, görmedi..İşte onun vefatı benim dünyaya bakış açımı, kişiliğimi, huyumu, her şeyimi değiştirdi. Gerçekten dünyanın 3-5 günlük bir han olduğunu, sevginin uzaktan kuru kuru değilde dolu dolu, bağıra bağıra yaşanması gerektiğini ve en önemli olgunun da sağlık olduğunu öğrendim.Acısı bir ömür içimi sızlatacak sanırım..onun için sevmeyi ve sevgiyi ifade etmeyi ertelemeyelim.. Maalesef babasına bile seni seviyorum babacım diyemeyen, sarılamayan bir toplumuz..Sevdiğinizi kaybetmeden sevginize, sevgilinize doyun ..