Çıktım dışarı, kendime inat bir dilekçe yazarak öğleden sonra dayadım burnuna sayın Nail Bey’in !
Bir bakışta okudu. Bir kelimelikti çünkü. İri harflerle “Hastayım !” Diye yazmıştım.
“Bu kadar mı ?” dedi.
“Bir kelime daha vardı, ama gerek görmedim!” dedim.
“Peki, onu da ağızdan söyle!”
“Yaşıyorum!”