Gönderi

Taha'nın ölümü
Ölen şehirlerdir Taha değil Kuruyan nehirlerdir Lambadır sönen kış dökülmüş içine Sonbahar yaprağı ırmağı emmiş Asfalttır çekilen sıva bereket toprağının Bu Tahanın ölümü değiş yürüyüşü mezarların Kabirlerin şamarıdır çağın yüzüne Geceye batışıdır taş bakışlarının Tarihle öpüşme bitmiş demektir Güneşten aya Aydan geceye inmiş demektir masal Fal Kadın ellerine ısmarlanmış olan Fincanlardan fincanlara armağan Sabahların bakırı zehir özleminde Ekmek rafların en gerisinde Ev eskimiş yıpranmış depreme gebe Taşlar birer birer mineralerden düşmede Kubbenin kurşununu kesmiş bir elmas Cam kesmeye mahsus olan Her gece kalbimize musallat olan Cami kubbelerini eriten şimşek Kalbimizin özünü kemiren akşam Ağaç yutmuş kabrin taşını yazısını Ölüler kalmamış haykırdı Taha ne de babalardan bir anı Sur yıkıntıları ölüme açılmış Ölü kalmamış ama ölüm tutuyor güneşi toprağı Ölü kalmamış ama ölüm hayat halini almış İçine girdiğimiz yılan turşulu ölümle Değişe değişe bozulmuş ölüm bile Nerde ölümün o ak o yeşil O siyah kırmızı keskin rengi Artık ölüm ne gri ne kahverengi Ne gök rengi ne yer rengi Ölüm bir grev gibi kaplamış ülkemizi Ta can evimize kast eden bir grev gibi Batı bu karanlık grevin gözcüleri Doğu sonsuz bir grevin Çocuk düşüren bir anne gibi Güneşi düşürmüş son seheri Taşlar birer birer minarelerden düşmede Geceler bir inme gibi inmede Bir felç geldi gökten ve topraktan Doğudan ve batıdan Kollara bir zincir gibi yapışan Ayakları ateşin gıcırtısıyla yakan Kalb Yakup ve Yusuf öyküsünden boş Kafa bütün karıncalarla sarhoş Dudağı kessen bir şarap gibi Felç inmiş ağzımıza yakan bir kireç gibi Ağız mermerle örülmüş Kapatılmış yedi uyuyanlar maparası Develer çöle dağılmış Ateş sönmüş kervan batmış Kervana yol gösteren yıldız yanmış Saksılarda kömürü soluya soluya can vermiş çiçek Sevgiliye uzatılmış ama sevgili ölmüş Baba demiş hasta çocuk ama baba gitmiş Kapı çalınmış ama kimse yok önünde Belki bir yabancılık belki bir rüzgar çalmış Dağ çingenelerine ısmarlanan fallardan Bir daha bir haber alınamamış Bu yıl baharda menekşeler biile açmamış Anneler kirazları beklerken Bir bardak suda ölüm kaynamış Ölen şehirlerdir Taha değil Taşlarını fırlatan minareler Veriyor son felç hıncından bir haber Felç öfkesinden bir sayfadır önümüze açılan Oku okuyabildiğin kadar ölüm dersinden Taha birkaç kelime kaldı söylenmedik Felçten önce birkaç kelime söyle Son birkaç kelimeyi de söyle Öleceksen bari öyle öl öyle Uğursuzluk akşamı çökmeden Kısa süren Kutsal bir öğle gibi Son birkaç kelimeyi söyle Arkadaş aynalar kırılmış Gerdeklerin şiddetinden değil Savaştan dönen yiğitin Sevinç mızrağından değil Aynalar farelerin tıkırtısından bezmiş Kırılmış kırılmış aynalar bezmiş Kırılmış kırılmış aynalar kırılmış Kırılmış yarasaların soluğundan Baharı kalmamış ondan kırılmış Ortasından çatlayan bir zamandan kırılmış Aynalar kırılmış Tahanın yatağına bir adım ırakta Taha ırakta aynalar ırakta Yatak bir karantina kazanı gibi kaynamakta Felç bir kar şehri gibi şehri gömmekte beyaza Dağların beyazına değil ölümlerin beyazına Köpük ölünün sarasının tükrüğü Duvar yanmış bir Kur'an sağlam kalmış duvarda Fırlayacak kuvvet yok kol yastığa dayandığında Ayakları şimşek yakmış Ezmiş bir gök gürültüsü kaburgaları Yatak yapışmış vücuda nasıl koşacaksın Taha Nasıl koşacaksın taş araya girmiş Kur'ana
Sayfa 59 - Diriliş Yayınları 11. Baskı 2016Kitabı okudu
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.