Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
·
71 günde okudu
Namaz nedir, dinimizde yeri nedir? Sadece rükûlu ve secdeli sembolik bir ibadet midir yoksa arkasında farklı birçok manaların olduğu ibadet midir? Öncelikle namazın Arapça bir kelime olmadığını, Farsça kelime olduğunu bilmemiz lazım ve onun için Kur’an’da namaz kelimesinin geçmediğini de bilmek lazım. İslam adına her şeyin bize Fars kültüründen geçtiği için, dini öğelerle beraber kelimeler de Farsçadan bizlere geçiş yapmıştır. Namaz kelimesi Kur’an’da geçmediği için de bazı kesimler tarafından yanlış bir yorumlama olarak Kur’an’da namaz yoktur, onun için İslam’da namaz kılmanın da gereği yoktur gibi son derece yanlış olan kararlar, tespitler de çıkarabilmektedirler. Kur’an’da namaz “salât” olarak geçer, ve bu kelime de bizim bildiğimiz secdeli, rükûlu, kıyamlı namazla beraber dua etme, bağışlanma dileme gibi anlamlara da gelmektedir. Kıldığımız namazı da unutmamak lazım ki her bir şeyden önce Allah’a dua etmek, yakarışta bulunmak ve af dilemektir; ama maalesef günümüzde de namazın içi son derece boşaltılmış olup, sadece belli başlı hareketlere bağlı olduğu düşünülüp, sadece bu hareketlerden ibaret olduğu düşüncesi hâkim olmuştur. Kur’an’da bu hareketlerle olan namaz geçtiği kadar, salât kelimesine eklenen bazı Arapça kelimeler ile normal şekilde bildiğimiz dua etme olarak da geçmektedir, tabii eklenen farklı ekler ile de salât kelimesi normal bildiğimiz namaz olarak da kullanılmıştır. Salât kelimesi de bunların yanında Allah’a yakınlaşma ve destek olma manasında da kullanılır. Onun için Peygamber’e yapılan, Kur’an’da yapılması istenilen salâtın da günümüzde olduğu gibi 4444 kere, 7777 kere veya başka göze hoş gelen sayı kadar arka arkaya makineye bağlanmış gibi hızlı bir şekilde yapılan salavat getirmenin olmadığı düşüncesi benim için daha doğru olanıdır ve fiziki, gözle görülebilen bir destek olduğu da aşikardır. Konuya girmişken salavat hakkındaki düşüncelerimi de söyleyeyim, Hz. Muhammed’in bizlerden gelecek duaya ihtiyacı yoktur, bilmem kaç kere okunan belli başlı sözlerin, arka arkaya söylenerek aslında güzel olan anlamının da kaybedildiği şekilde destek olunmaz düşüncesi doğru olanıdır. Hareketleri taklit edilerek de olunmaz (ayakkabı giymeden önce içine bakmak gibi) hayatı, yaşamı, davranışları örnek alınarak destek olunur, yolundan gidilerek destek olunur. Namazın Arapça karşılığını Kur’an içinde ne şekilde geçtiği ile beraber, Sayın İsrafil Balcı bir başka önemli konuyu daha kitabına dahil ediyor. Aslında araştırma yapılmaması, kitaba alınmaması gerektiği kadar basit bir konu ama dediğim gibi namazın içi o kadar boşaltılmış, insanlar Kur’an’dan o kadar uzaklaştırılmış ki bu kadar basit konulara bile kitap yazmak gerekebiliyor. Tabii maalesef bunlarla beraber tarih araştırılmasını da sevmediğimiz için daha da çok ihtiyaç doğabiliyor ama maalesef bu Kur’an’dan uzaklaştırmanın yanında bu tarz araştırmalara cevap verilmiyor hatta yakışıksız suçlamalar ile de dönüş yapılıyor. Dediğim konu bana göre kitabın en önemli noktası, uyduruk hadisçilerin, mezhepçilerin sürekli kullandığı bir yöntem maalesef, hatta bu sitede de bir arkadaş var, hadislerden İslam’ı kötülemesi kabul görmeyince “madem hadisler uydurma, dinin kaynağı olamaz o zaman sadece Kur’an’a bakarak nasıl namaz kılacaksınız?” sorusunun da sahibi. Malum ben dahil bazı kişiler, akla ve mantığa uymayan ve Kur’an’a ters gelen Hz. Muhammed’e ait olduğu söylenen hadisleri inkar ettiğimizde peygamber düşmanı, hadis inkarcısı olmamızın yanında sürekli bu soru ile de karşılaşırız. Hâlbuki görmek istedikten sonra, anlayarak okuduktan sonra Kur’an’da namazın kılınışı vardır. Her şeyden önce namaz Arap topraklarında Peygamber’e risalet görevi gelmeden önce de bilinen bir ibadetti (zaten İslam’a göre Hz. Adem’e kadar dayanır), müşrikler de namaz kılar, ilahçıklarının karşısında secdeye varırlardı, rükû yaparlardı. Namaz kılın emri Müslümanlara geldiğinde hiçbir sahabe “Ey Allah’ın Resulü namaz nedir?” diye de sormamıştır, sormuş olsaydı bu kadar önemli bir ibadetin sorusuna cevap olarak bir hadis kesinlikle olurdu. Düşünsenize deve idrarından tutun da maymunların zinasına kadar birçok hadis var ama böyle bir hadis yok. Dediğim gibi bu topraklarda namaz kılınıyordu ve her bir kesim tarafından da bilinen bir ibadetti, zaten Maun Suresi’ni okursanız da bilindiğini anlarsınız. Ve namazı oluşturan belli başlı hareketler vardır, secde, kıyam, rükû ve tayihhat gibi ve Kur’an’da namaz kılın ayetlerinde de Allah bu hareketlerin yapılmasını istemiş ve bunlarla beraber de dua edilmesini istemiştir. Çok fazla detaya girmeyeceğim ama zaten bu hareketler yapıldığında namazın temeli oluşturulmuş demektir, diğerleri de Peygamber Hz. Muhammed’in kişisel tericihidir ve sünnettir. Rükû, secde, kıyam ve tayyihat gibi namazın olmazsa olmazları Kur’an’da namazın içeriğinde yazarken kimse namaz Kur’an’da da yoktur diyemez, en azından Kur’an’ı okuduktan sonra. Her toplumda bilinen, anlamca kimse tarafından sıkıntısı olmayan hareketler ve o hareketlerin isimleri vardır. Bir şey için bilgi verileceği zaman mesela içinde amuda kalkmak gerekirse bizlere amuda kalkmamız gerektiği yazar, duruşun nasıl olduğu, ellerimizi ve ayaklarımızı nasıl ve ne şekilde tutmamız gerektiği yazmaz veya bilgisi verilmez. Bir yerde vs. bağdaş kurmamız istense bacaklarımızın, vücudumuzun şekli anlatılmaz, sadece o oturuşun adı olan bağdaş kurun denir, bilmeyenler müstesna olduğu kadar dediğim toplumca bilinen hareketlerdir ve birçok da örnekleri vardır. Ve Kur’an’da geçen, namazı tarif eden rükû, secde, kıyam veya tayyihat gibi kelimeler de bu duruma birebir uyan örneklerdir. Namazda bunların olması istenirken secdede elin ve ayakların nasıl olması gerektiği, kıyamda vücudun nasıl durması gerektiği anlatılmaz çünkü bu topraklarda secde de hareket/duruş olarak biliniyordu, kıyam da biliniyordu ve diğerleri de biliniyordu. Şimdi Kur’an’da bu kadar açık bir şekilde namaz kılın ve namazın hareketleri yazarken daha kim hangi şekilde Kur’an’da namaz yoktur, bize mezhepler ve diğerleri lazım olabilir diyebilir ki?
Hz. Peygamber ve Namaz
Hz. Peygamber ve Namazİsrafil Balcı · Ankara Okulu Yayınları · 201558 okunma
·
197 görüntüleme
İsmail okurunun profil resmi
Ayakkabı giymeden önce içine bakmak olayı, Peygamberimiz'in yılan ile hadisesinden dolayı tavsiye edildiğini biliyorum. Yapın veya yapmayın gibi sözlerden ziyade, açık yemek kaplarını kapalı tutun, elbise veya ayakkabı giyerken , şöyle bir silkeleyin gibi... Zaten bu öneriler, eski Zaman'larda çöl ortamında sıklıkla yaşanan bir durumdan dolayı. Değilse, her gün robot gibi ayakkabı ve elbise kontrolü yapmanın anlamı yok. Kıra bayıra gidersen dikkatli olmak lazım...
mithrandir21 okurunun profil resmi
Katılıyorum İsmail, aynı düşüncedeyim, benim de sözüm zaten adam apartman dairesinde oturuyor, evindeki ayakkabılıktan ayakkabısını çıkartıyor ve sırf sünnet diye içine bakıyor. Peygamberimizin sünneti bu değildir, bu yapılan taklitten başka bir şey değildir.
Hatice okurunun profil resmi
İncelemeniz gayet yerinde ve çok açıklayıcıydı.elinize sağlık uğur bey. insanların çoğu ne kendi yaratılışından ne de namazın hakikatinden haberi yok.robotik ve otomatik pilotta yaşayan büyük bir çoğunluk kainattan da haberi yok. Çok dehşet bir durum aslında bu. Antika çarşısında körebe oynar gibi yaşıyoruz bir nevi. Şimdi hayatta nasıl yaşanacağına dair bir peygambere bakmak onu taklit etmek neden garip olsun ki bu durumda? Çok mantıklı bir iş. Gelelim salat a. Farsça namaz a. Bu konuda kulaklar doydu bence. Icraat ne durumda onu konuşmak lazım :) Garip olan şey şu islamım diyenlerin islamın gereklerini uygulamaktan aciz olup habire sorgulaması:)
mithrandir21 okurunun profil resmi
Allah'ın verdiği en büyük nimet akıldır, aklın da en güzel eylemi düşünmek ve sorgulamaktır. Sorgulamadan atalarının dinini kabul edenler düşünsün (Maide Suresi 104), tabii düşünebiliyorlarsa... Her koyun da kendi bacağından asılır, kimsenin icratını soruşturmak haddimize değildir.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.