Gönderi

175 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
spoiler içerebilir Öncelikle dindar ve inançlı kavramlarının farklı olduğunu belirmek istiyorum. Çünkü bu kitap bir Tanrı kavramına sahip,Tanrının varlığını kanıtlama çabası olmasa da kanıtlar sürmüş. Eskiden din kitaplarında (ortaokul din ders kitaplarında) tanrının varlığını kanıtlayan 12 neden sunulmuştu.- hala bu konu var mı bilmiyorum- Felsefenin kısa tarihini okuduğumda bunların neredeyse tamamını, Hristiyan filozofların -ileri sürdüğü-kanıtları olduğunu görünce şaşırmıştım. 'Bilginin kaynağını paylaşma gereği görmememizin' belkide en önemli nedeni bilgiyi sahiplenmek isteyişimizdir. Neyse konuya dönersek Thomas Paine ilk neden (bir kanıt türüdür) ve çevremizdeki her şeyin mükemmel oluşu ve senkronizasyonundan (bize her zaman söylenen ve kolay olan kanıt türüdür.) tanrının var olduğunu belirtir. Ancak dinlerin kendi içinde sığ, saçma , hatta canice(bir ırkı yüceltirken diğer ırka katliyamı hak görmesi) oluşunu dile getiriyor. Dinin başındaki insanları; yalancılık, çıkarcılık, insanları kandırıp kullanmakla suçluyor. Suçlama bütün dinlere. Müslümanlık bu kitapta paylanmamış nedeni açık. Çünkü çevresi Hristiyan ve Yahudilerden oluşuyor. Hristiyanlığı ve Yahudiliği iyice inceleyerek içindeki çelişki, saçma( o diyor Vallah), çıkarcılığını ortaya koymuş. Kitabı yazma nedenine gelince. Yazarı ne kadar tanıyorsunuz bilmiyorum. Amerikanın Bağımsızlık Mücadelesinin gerekliliğini savunarak Sağduyu kitabını yazmış. Bağımsız, özgür ve demokratik bir toplumu savunmuştur. Ve gerçekten güzel bir iş başarmış. Fransa Devrimini kaçıramam bensiz olmaz demiş ve Fransız Parlamentosuna giren ikinci yabancı olmuş. (bazı kitaplarda 3 yazar nedeni zamanın neresinden baktığınızla alakalı) Tabiki devrim kolay değildir ve kendi çocuklarını yemeye başlar. Thomas Pain'e tutuklanıp idam edileceği korkusu düşünce bu kitabı yazmaya başlamış. Tutuklamaya geldiklerinde sanırsam (sayılarla aram iyi değil bir de beni hayal kırıklığına uğratan hafızama hiç güvenmiyorum) iki gün deliksiz bu kitabı yazıyormuş. Amaç geriye düşüncelerini bırakabilmek. Bence hayran olunası bir fedakarlık; insanların yurtdışına kaçmayı sadece düşündüklerini düşünmüşümdür. Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısım gerçekten kendi içine çeken bir yapısı var. Yazar can havliyle bilgisini kısa ve net şekilde paylaşmış. Benim en sevdiğim kısımlardan seçme yaparsak: İsa Peygamberin çarmıha germekle insanların af olması tezatlığı. Ölümle affı ilişkilendirmek cezaya hak vermek oluduğundan bahsediyor. Nasıl bir Tanrı ki çocukları öldürme emri verebileceğinden; kadın, çocuk demeden insanları lanetleyerek ölmelerini isteyeceğinden bahsediyor. Bunun da Tanrı kavramıyla çelişeceğini dile getiriyor. Bunun dışında aklında kalanlarla kutsal kitaplardaki uydurma hikayeleri (o böyle diyor) inceliyor. Vahiy sadece bir kişiye gelir diğerleri için bu söylentidir. Diğerleri buna inanmakta özgür olmalıdır ancak kiliselerin bunu zorla kabul ettirdiği bilimin önünü keserek bunların( saçmalıkların) ortaya çıkmasını engellediğine değinmiş. Kiliseleri dini kendi amaçları uğruna kullanmakla suçlamakta.) Dindar kısvesi altında insanların saf duygularını kullanarak istedikleri gibi at sürdüklerine değinmiş. Demek ki bazı şeyler zaman geçse de değişmiyor. Neden Tanrı tek bir dilde sözlerini ileterek diğerlerini bu bilgiden mahkum etsin ki diye düşünüyor. Bu yüzden tanrının sözleri evrene yayıldığını canlılara, gökyüzüne özetle evrenin kendisine bakarak bu sözlere ulaşabileceğimizden bahsediyor. Aslında yazılası o kadar çok şeyden bahsediyor ki. Neyse ikinci kısımına geçersek bu bölüm inanılmaz sıkıcıydı. Nedeni kutsal kitapları okumadığımdan söylediği şeylere "He böyledir" diyerek konunun dışındaki Fransız tepkileri vermemdir. Ama işteki ustalığı hayran ediciydi. Hapisten çıkınca ilk kısma laf edenlerin ağzını kapamak için dindarları kendi kitaplarıyla vuruyor. Kitapların; bahsedilen kişilerce yazılmadığını,içindeki bilgilerle ortaya koyuyor. Bu konuda kitaptan değil de kendi gündelik yaşamımızdan örnek vereyim. Lise kitabımızda Peygamber efendimizle ilgili bir hikaye vardı. Türkçe hocama sorduğumda (Bilginin nereden geldiğini her zaman merak etmişimdir. Küçükken insanlara güvenimi yitirmişsem demek ki) hocam bir din aliminin rüyasında gördüğünü söyledi. Şu konuda bilgimi düzeltin vahiyler sadece peygamberlere gelmez mi bu nasıl bir saçmalık ki kişi (ilk elden) görmediği bir şeyi söyleyip insanları arkasına alarak bunu kabul ettirebiliyor. Thomas Paine daha ileri gidiyor kutsal kitaplarda yazan bilgilerin en az 300 yıl sonra belirsiz kişilerce yazıldığını içindeki ifade ve olaylarla kanıtlıyor. Benim en sevdiğim kısım "İsa peygamber tevazu sahibidir" ifadesini peygamberin kendisi için söylemesindeki tezatlığı ortaya koyuşu. Kitap hakkında anlatmak istediğim çok şey var ancak birazını da okuyanlara bırakayım. Deist iseniz tam sizlik bir kitap. Belli bir dine mensupsanız ve özelikle Hristiyan ya da Yahudiyseniz okurken kendi kendinize konuşup kızabileceğiniz bir kitap. Müslümansanız sizi sarsar ama yıkmaz şayet ben yıkılmadım dik durmaktayım. Ama bazen emin miyim diye soruyorum. İnanç kısmında kendinize güvenmiyorsanız o zaman okumamanızı tavsiye ederim yazık adam ölmüş günaha sokmayın. Sonuç iyi okumalar...
Akıl Çağı
Akıl ÇağıThomas Paine · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019826 okunma
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.