NİŞAN
“hane-yi dost kucast / dost’un evi nerede?”
atlı sorduğunda gün ağarıyordu
gök bi duraladı
yoldan geçen adam, dudağındaki ışık
dalını toprağın karanlığına attı
parmağıyla bir kavak ağacını gösterip eyitti:
ağaca varmadan
bir bağ yolu var, tanrı’nın düşünden daha yeşil
orada aşk, sadakatin tüyleri kadar mavi
buluğ çağının ötesine çıkan bu yolun ta dibine git
sonra yalnızlık çiçeği semtine sap
çiçeğe iki adım kala
yeryüzü efsanelerinin ölümsüz çeşmesinde dur
üzerine şeffaf bir korku inecek
oranın akıp giden samimiyetinde
bir hışırtı duyacaksın
ve ulu bir çam ağacının tepesinde, nur yuvasından
yavru kuş devşirmeye
çıkmış bir çocuk göreceksin
ona sor:
“hane-yi dost kucast / dost’un evi nerede?”
Sohrab Sepehri
Çeviren: Cemal Kafadar