Dört kitaplık serini sonuncusu da bitti.
Yorum yapmayacağım. Üç kitap hakkında söylediklerimi yinelemem gerekecek. Sadece bu nedenle yorum yapmadığımın bilinmesini isterim.
Büyük kalem, büyük usta Yaşar kemal... Edebiyat dünyamızın güneşi...Çağımız yazım dünyasının yıldızlarından birisi aynı zamanda. Övüncümüz...
Bu kitap ile ilgili iki husustan bahsedeceğim.
1.cisi : Daha önce de değinmiştim. Yazar sıkça İda, ya da Kazdağı'ndan bahsediyor "Bin pınarlı" - "Bin bir çiçekli" olarak betimliyor bu dağı. Aynı zamanda diyor ki, aynı yerden hem tatlı su hem acı su çıkarmış. Bu hem tatlı hem acı değil, aynı gözeden sayılacak kadar yakın gözelerden hem soğuk hem sıcak su çıkar. Maalesef zamanında yol geçirmek için yapılan çalışmalarda bu gözler birbirine karışmış. Her ne kadar düzeltmek için çalışılmış olsa da eskisi gibi değil .İşte bu nokta Ayazma dır. Paris' Afrodit i güzel seçtiği yer.
Bu yer Çanakkale ili Bayramiç sırlarında kalır. Mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir.
Benim anlatmak istediğim bunlar değil. O yörede güzel bir söz var burada onu dile getirmek istedim.
Bayramiç de görev yaparken, hafta pazarı alış verişinde pazara çıktım. Hem ev ihtiyaçlarını temin ediyorum hem de esnafla, pazarcılarla ama bilhassa köylü hanımlarla sohbet ediyorum. Bu hanımlardan bir o kadar düzgün kesilmiş, destelenmiş çıralar satıyordu. Bir desteyi elime aldım baktım, kokladım, nefis reçine kokuyordu (Y. Kemalin ifadesiyle sakız kokusu) Köylü teyze benim bunun ne olduğunu anlamadığım sandı. Takım elbiseli ve kravatlıyız ya Bana dedi ki, "Sen bilmez misin, Kaz dağlarının kazlar, Bayramiç'in kızları yakar adamı çıra gibi işte bu o çıra oğlancığım." Bu anıyı hiç unutmam. Yaşar Kemalde bu dağın güzelliğini insanının güzelliğini hep dile getirmiş bu seride...
2.cisi: Haddim olmayarak, ifade etmek isterim, cahil cesaretimin de mazur görülmesini dileyerek ifade etmeliyim ki.... Bin sayfanın üzerin de dört kitap halinde bir serinin finali son elli sayfada yıldırım hızıyla, neredeyse her bir paragrafta başka bir konuya atlayarak, anlaşılmasını zorlaştırarak, çabuk çabuk bitirilmesini yadırgadım. Adeta sihirli bir değnek değdi de konuyu mutlu sona doğru birbirine bağlayarak bitiriverdi. Acaba rahatsız mıydı da, acaba, sıkılmış mıydı da, acaba başka bir sebepten mi. Hep acaba acabalar ile kitabı bitirdim. Hatta Acaba bunun sonunu kendisi yazmadı mı diye de düşündüm. Bilmem yanılıyor muyum. Bu hususta aynı görüşte olan ve bu konu hakkında bilgi sahibi varsa onlardan bunu öğrenmek isterim.
Lakin Seri bir bütünler içinde muhteşem...