Selam arkadaşlar ! benim gibi vize haftasında olup da çılgınlar gibi kitap okuyanlara buradan kalp :).
Biraz duygusal bir inceleme olacak bu yüzden önce kitap hakkında konuşmak istiyorum.
Kitap1928 yılında yayımlanmış Cumhuriyet öncesi eserlerden.Kitabın olaylar zincirini Öğretmen Zehra ve babası Mürşit Efendi oluşturuyor.Yazar bu eserinde dönemin zihniyetini ustaca anlatmakla birlikte ailevi ilişkileri,sosyal ve sınıfsal çatışmaları, kişiler arası uyumsuzluğu, dönemin resmi kurum ve memur yaşantılarının gözle görülür derecedeki zıtlığını gayet akıcı ve açık bir dille anlatmış. Üstelik dönemin fakir ve köhne yaşamı, aile içi dramatik ilişkiler ise ders verircesine karşımıza çıkıyor.Edebi betimlemelerden ziyade içsel konuşmalar ve tanrısal bakış açısı hâkim.Edebi dili daha çok Eski Türkçe kelimelerden oluşmakla birlikte insanı sıkmıyor. Kitabın temel konusu adından da anlaşılacağı üzere" Merhamet".
Kitap bana geçen yaz annemle geçen bir diyaloğu hatırlattı .
-Anne ?
-hıı?
-Anne bir şey sorcam.? Anne beni dinlesene ya of.
-Efendim. Sor bakalım.
-Beni dinle önce bırak elindekini sinir oluyorum.
-Sen konuş ya dinliyorum ben seni.Kulağım.sende.
-Hee tamam o zaman. Anne şimdi bak bir insan merhametli ise kötülük yapmaz dimi?
-evet ,eee?
-Anne , merhamet duygusunu bize Allah veriyor. Bizim kendimiz seçtiğimiz bir durum değil. Bir insanın içinde merhamet varsa kötülük yapmaz ama merhamet duygusunu Allah ona vermemiş. Onun elinde olmayan bir durum. Allah ona merhamet vermiş olsa belki de kötülük etmeyecekti.
-Evet doğru.
-E anne Madem öyle Allah neden herkese merhamet duygusunu vermiyor? Diğer şeyleri bıraktım ama merhametii herkese vermiş olsaydı ? Daha adaletli olmaz mıydı ?
Annem verecek cevap bulamadı sonra:
-E, Allah ne yapsın, hangi birine yetişsin.
-Ahahahah deli tövbe de çarpılcan. Bu ne biçim cevap Allah'ım ya. :D
Annemle bir saat güldük buna. Ama o gün cevap alamadım soruma cevabını hala daha düşünüyorum.
Kitap beni duygusal manada etkiledi baya. Kendimi sorgulamama fırsat sundu. Kendi kendime düşündüm "Ne kadar merhametliyim ben, gerçekten insan olmanın en büyük ihtiyacı olan bu özelliğe sahip miyim ?" . Çünkü benim için en önemli özellik merhamet. Tabiri caizse bir insan merhametli değilse, acıma yetisine sahip değilse o benim için kötü bir insandır. İnsanı,insan yapan temel olgu merhamettir.
Hayvanlara bakıyorum kendi yavrularını bırakın başka yavruları acıyıp sahipleniyorlar. Onlar sözde hayvan.Akli olgunluğa sahip olmayan canlılar iken biz sözde insan olup akla sahip olan canlılara örnek oluyor olmaları paradoks değil midir?
Canımı çok sıkan bir olaydanbahsetmek istiyorum. Kitabı okurken aklıma geldi.Daha önce denk geldiğim bir haber. Bir insan evladı anne(!) Gayri meşru bebeğini çöpe atıyor,gidiyor.Ustelik aç ve çıplak yeni doğmuş bir bebek..Bebek çöpte ağlarken bir köpek onu görüyor ve ağzıyla götürüp insanların önüne bırakıyor. İnsanlar onu görene kadar yanından ayrılmıyor bir şey olur diye. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim.İcim parçalandı.Acıma duygumuz bu kadar köreldi mi ? Biz insanlığımızı hayvanlara emanet ettik sevgili arkadaşlar.Onlar gibi olamadık, olamayacağız. Kitap bana bunun gibi bir çok üzücü şeyi hatırlattı.
Önyargıllar, yanlış anlamalar, etiketlemelerle dolu bir hayatımız var.Sürekli kendi lehimize işlesin olaylar istiyoruz. Menfaatimize ters düşen durumlara acımıyoruz, bizim gibi düşünmeyen insanlara acımıyoruz, kan bağımız olmayan insanlara hatta bazen kan bağı olsa bile acımıyoruz.En önemlisi kendimize acımıyoruz. Böyle bir eksikliğin bizi insan olmaktan uzaklaştırdıgından bihaber yaşayıp gidiyoruz. Sürekli mükemmel olmaya çalışıyoruz ve merhameti unutuyoruz. Biz napıyoruz hakikaten ? Merhamet etmeyene merhamet edilmez sözünü ne çabuk unuttuk? Her neyse her neyse bu konu uzar gider.
Canınızı sıktıysam kusura bakmayın süçr-i lisan ettiysem affedin. Herkesi vicdanı ile baş başa bırakıyorum ve iyi okumalar diyorum. Her şey gönlünüzce olsun ....:)))