Bedrettin Bey, normlara meydan okuyan kalemi ile ölüm sonrası, din ve yaşam gibi konular üzerinde duruyor bu eserinde. Her sayfasında başka bir klişeyi merkezine alıyor ve neden öyle olsun, diyor. Her şey sandığınız gibi ya da yaşadığınız gibi mi, sorgulaması yaşatıyor.
Bir tanrıtanımazın ölüm döşeğinde oluşu ile başlayan roman, devamında bir din adamının kitabı okumasını işliyor. Bu bir roman ancak, roman olmasının yanı sıra deneme türüne de dahil. Çünkü, kendi düşüncelerini de romanın merkezine oturtmuş yazar. Yani bir nevi, romanda var olan karakterler gözünden Bedrettin Bey’in fikirlerini okuyoruz.
Peki nedir bu fikirler? Dini eleştiri diyebiliriz. Ama bunu hemen bir yaratıcının varlığını sorgulamak, dini inkar etmek olarak algılamayın. Evet, kitapta bir tanrıtanımaz var ama din adamı da var. Tanrıtanımaz son zamanlarında okuduğu bir kitap sayesinde, artık hiçbir dine mensup olmadığını söylüyor. Din adamı ne kadar dil dökse de, yine de af diletemiyor. Sonrasında tanrıtanımaz ona, onu bu düşünce yapısına sürükleyen eseri veriyor ve okumasını istiyor. Ve din adamı okuyor.
Bu okuduğu kitapta, aslında ölüm sonrası yazılıyor. Bir din adamı ölmüş ve cennete gitmeyi bekliyor. Ama işler beklediği gibi gitmiyor. Şöyle böyle derken bir sürü şey görüyor. Cennete gitmek için yaptığı iyiliklerin onu cennete sokmadığını görüyor. Neden mi? Bu her türlü belanın kol gezdiği dünyada, başına bir iş gelmeden nasıl yaşadın? İyiliklerinin karşılığını aldın, şimdi onlarla cennete gitmeyi talep edemezsin. Ki zaten, sen iyiliği Tanrı buyurduğu için değil, cennet için mi yaptın? Din adamı fark ediyor ki, ne yazılan ne anlatılan doğru burada. En sofusu bile gidiyor yanmaya. Şüphe duymadan yapılan iman, gerçek değildir. Günah yapmayan, iyiliği bilmeyendir. Hatta diyor ki bir yerde, ‘’ Sepetiniz gülle dolu ama nedense elleriniz dikenlerle hiç yaralanmamış. ‘’ peki neden?
Yazar tüm eserde; belki de dinin/dinlerin anlatıldığı gibi olmadığını, ölümden sonrasının yaşayanlar için muamma kalacağını aktarıyor. Ayrıca, tüm eserde genel olarak baskın olan bir düşünce var. Tanrı için ya da cennet için yapılmamalı doğru olanlar. - Ki doğruluk da sorgulanır. Ben doğru yaptım ama sonucu başkasına yanlış oldu. İşte ne şimdi doğru? - Yapılan şeyler, yaşam için ve insanın kendisi için yapılmalı. Bir cennet vaadine iyilik yapılacaksa, cennete girilsin diye üstünkörü inanılacaksa, inanılmasın Tanrı’ya.
Sorgulamak ve şüphe etmek kötü değildir. Neticesi sizi, size getirir.
Yazarın kalemi daim, okuyucusu bol olsun.