Gönderi

77 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Ali Şeriatı'in bu kitabının bu kadar muhteşem olacağını tahmin etmemiştim. Yazar burda insanı o kadar güzel analiz ediyor ki insanı hayretler içinde bırakıyor. Öncelikle bu kitap kendi yazdığı kitabı olmayıp bir söyleşide oluşan konuşmasından derlenip kitap haline geliyor. Konusuna gelirsek öncelikle insan tanımını ele almamız lazım; ona göre insan ikiye ayrılır: biri beşer olan yani varoluşu diğer canlılarla bir olan ihtiyaçları olan ve herhangi bir çaba gerekmeden olması zorunlu olan bireydir. Bu birey fiziksel ihtiyaçları göz önüne alındığında dünyada ki herhangi bir varlıktan pek ayrılmaz ve her insan beşerdir. Diğer önemli kısıma geldiğimizde insan nedir açıklaması nedir sorusu karşımıza çıkar. Kuran da bile bir çok yerde insan denilirken çoğu zamanda beşer denilir. İnsan: sonradan insan niteliğini kazanan yani özü varlığından önce gelen ve o seviyeye ulaşmak için beşer kısmını geride bırakıp özüne uygun davrandığı sürece insan olan varlıktır. Kısaca insan durağan değil sürekli yenilenme güdüsüyle tasarlanmış bir üstün seviyeye ulaşmaya çalışan varlıktır. Ama bunu kısıtlayan sebepler vardır. Ali Şeriatı kitabından bu kısıtlamalara zindan demektedir. Peki onun bahsettiği bu dört zindan nedir. İlk olarak doğa zindanından başlayalım. Doğa zindanı insanı insanı kabul etmez, yani doğada varolan hemen hemen her şeyin bir görevi vardır, belli bir işleyiş zincirinin parçasıdır insan hariç. Onun için doğa insana sürekli engel teşkil eder yani ilkel insanları düşündüğümüzde doğanın onları vahsilestirmesi bunun sonucuydu. Bunun kurtuluşunu yazar, teknoloji ve bilim ile bu zindanımızdan kurtulacağımızı bize anlatır. Şöyle; doğaya ne kadar az bağlı isek o kadar onun esiri olmaktan kurtuluruz yani bu demektirki teknoloji ve bilim doğanın bize vahşi davranmasını engeller. İkinci bir zindan sosyalizm ya da bugünkü kullanımıyla toplumdur. Toplum benimde üzerinde çok durduğum, insanı bugünkü koşullarda en çok kendine tutsak eden yapıdır. Bu zindanımızdan kurtulmamızın yolu ise daha çok sağduyu etrafında şekillenen bir bilimle yine bunu en aza indirebiliriz. Tabi yazar farklı bir yapısından söz etmiş yani ona göre doğduğumuz topluma göre şekil alırız, dilimizi, dinimizi, rengimizi yani kısacası hemen hemen herşeyi toplum tarafından önceden bize hazırlanmış kılıfların içinde kendimizi bulmamızla bu sistem devam eder. Ama bu zindanın kurtuluşu şuna bağalar yazar, sorgulamayla ve başkaldırmayla gerçekleşir. Üçüncü zindan tarih zindanıdır. Yani şöyle baktığımız zaman tarih nedir sorusunun cevabını şu şekilde cevaplayabiliriz;"Tarih ne değildir ki?" Her şey bir tarihi akış içinde yani yaşadığımız her an hatta gelecek zaman bile tarih olmasına sadece belli bir zaman dilimi kalmış zaman diyebiliriz. Peki bu zindandan nasıl kurtuluruz? Bunun için öncelikle özü ele alıp aslında bir tarihe sıkışan insanı kurtaran şeyin bilimle mümkün olduğunu görürüz, yani bilimin gelişmesiyle tarihin seyrini daha iyi anlayabilir ve ona göre davranışlarımızda ona göre değişiklik edersek daha az tutsağı olabiliriz. Son olarak dördüncü zindan ve yazarın en çok üzerinde durduğu zindan şudur:" kendim" zindanı. Bunun kurtuluşu pek mümkün görünmemekte yani insan diğer üç zindanından da kaçabilir bilim ve teknolojiyle ama "kendi" yani "Ben" zindanından kaçamaz, çünkü bu hastanın hastayla bir bütün olması gibidir. Gönümüzde en çok insan, bu zindanın tutarıdır geçmişte diğer üçüyken. İnsanın beni sınırsız arzuyla yani isteme güdüsüyle bezenmiştir ve imkanların artmasıyla isteklerin gerçekleşmesi sonucu insan bu zindana daha çok tutsak olur. Yazar, burda çok güzel bir noktaya değiniyor, insanı dördüncü zindandan sadece "Aşk"ın kurtarabileceğini söylüyor. İlahi, tasavvufi aşk değil direk başka bir insana olan aşktan söz ediyor. Çünkü; başka birisine duyulan aşk ona karşılık beklemeden yani çıkarı olmadan bir yaptırım gücüne sahip oluyor. Kişi gerçekten karşısındakini seviyorsa ana aşıksa kendini aşar ve yaptırımları sadece bir karşılık beklemeden sevdiği insan için olur. Bu da "Ben" duygusunun temellerini sarsar ve kendinden başkalarını da düşünmene sebep olur. Son olarak şunu söylemek istiyorum, yazar insanın dördüncü zindanına çok güzel bir çözümleme getirmiş ama bana göre gönümüzde bu bizim için bir anlam ifade etmiyor. Yani diğer zindanlarımızın o kadar tutsağı olduk ki aşk bize artık hiç bir mana taşımayan kuru bir kelime gibi geliyor. Bütün duyguları körelmiş halde kendi zindanımızda insanlığa ait ne kadar güzel şey varsa sonuna kadar yitirmiş bir halde beklerken, hala kurtuluşu yokettiğimiz şeylerin gerçek olabileceği hayalini kurarken kendi kurtuluşumuz için her türlü çirkinliği yapmaktan geri durmuyoruz..
İnsanın Dört Zindanı
İnsanın Dört ZindanıAli Şeriati · Fecr Yayınları · 20174,987 okunma
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.