Gönderi

“İnsan her yaşın acemisidir.”
“İnsan her yaşın acemisidir.” Böyle yazıyordu, okumak için seçtiğim kitabın girişinde. ‘Şuraya bir cümle bırakayım da, acımı birileri duysun’ demişti yazar sanki. Haklı da aslında, cidden acemisi değil mi insan her yaşın? Hangi kaygıları, hangi acıları, hangi ağrıları getireceğini bilmiyor neticede. “Kim 40 yaşında kendisini kucağında bir oyuncak ayıyla, bir salıncakta sallanırken hayal ediyor?”, dedi. Salondakilerin zihni bekâr evlerini andırmaya başladı, öylesine dağınık… “İnsan 7 yaşına kadar mutlu yaşar, 7 yaşından sonrası sarmaz.”, diye devam etti. İnsan yeni yaşlara yelken açtıkça, eski yaşlarında bıraktığı mutluluğu özlüyor en çok da… Hani o hiçbir sebep yokken bile mutlu yaşıyor olabilme lüksünü arıyor. İster 7 olsun, ister 70; insanın kendisiyle olan savaşı ne zaman başlarsa, bu lüks de o zaman alınıyor elinden. Her şey anlamsız gelmeye başlıyor bir süre sonra. Dolayısıyla içine kapanıyor. Aslında tam olarak bu değil; dışına kapanıp, içine açılıyor. Bir ‘ben’ daha doğuruyor içinde, kendine eşlik etsin diye. Bir ağacın cesedine boynunu yaslayan keman virtüözü gibi, hüzün çalıyor her notada. “Göz görmeyince gönül katlanır.”, derler ya hani. 3 derece miyop gözlerini bile çizdirmeyi düşünmüyor artık. Etrafındaki insanların çirkinliklerine tahammül edebilmek adına… “Yine de her şeye rağmen yaşamı sevmeliyiz…”, dedi. Bu cümleden önceki birkaç cümlesini kaçırmış olsam da, inandırıcı olmadı kelimeleri. “İş icabı cümleler bunlar, gerçek yaşamda kurulmuyorlar.”, diye geçirdim aklımdan. Bazı cümleler sahibini bile inandırmazlar. O an, orada, bir şey icabı kurulmak zorundadırlar. Siz bütün kişisel gelişim uzmanlarının, gelişimlerini tamamlamış insanlar olduklarına inanıyor musunuz? Bütün psikologların psikolojisi harikulade insanlar olduklarına peki? “Her yaşın büyüsü başkadır.”, demişti bilge biri. Bir yaşın sevginin eşiğini öğretir, bir yaşın acının eşiğini… Bir yaşın kırılmaya izin vermeyi öğretir, bir yaşın kırıklarına merhem olmayı… Bu yüzden bayır aşağı yuvarlanır gibi yaşamamak gerekiyor hayatı. Sindire sindire; tadını damağında kalarak değil de, tadını çıkararak… Hayat en az 40 yıl deneyim ister, ama insan her yaşın acemisidir. Her yeni yaştan öğrenilmeli ne varsa; sevgi, acı, ayrılık, yalnızlık… Payımıza düşen ne olursa… Hikâyenin sonunda hepimiz ölüyoruz, çözmeli o yüzden atları. Konaklamalı bir süre burada. Her şeye rağmen ‘güzel dünler’ yaşadık bizler ne de olsa…
··1 alıntı·
35 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.