Kocaman VAV harfi… Evet Vav. Ulucamii’nin kıble duvarında, sağda. Mütevazi öylece ama o kadar da heybetli. O zamanlar bilmezdim neden camiye gelenlerin VAV harfinin önünde namaz kılmak istediğini. Bir rivayete göre Hz. Hızır, yanında namaz kılan bir secde yoldaşına verdiği söz üzerine, vakti kendinde saklı, beş vakitten birinde burada namaz kılarmış hergün. Gerçek midir bilmem de, O VAV harfinin altında yaşlı bir amca dolanır dururdu hep oralarda. Hala orada mıdır, yaşıyor mudur bilmiyorum. İlk 15 yıl önce görmüştüm onu. Nerede Rabbiyle hasbihal etmek için gelmiş yüreği kırgın birini görse, giderdi usulca yanına. Sonra nedendir bilmem anlatırdı Vav’ın anlamını. Ben önceleri bilmezdim de, sonra bir harfe bile bu kadar mana veren secde ehli Alimlerin nasıl oluyor da, kitaplar dolusu ilmi taşıyabildiklerini hayal bile edemezdim.
Tombul elleriyle üç parmağını kaldırır; ‘’3 Vav unutma’’ derdi, başlardı saymaya sakince;
‘’1- Vaad…verilen sözü ölsen de unutma!
2- Vallahi…. Vallahi deme boş yere. Allah’ın o güzel adını, kirletme ettiğin yemindeki dünyalık yükle!
3- Vaktini israf etme.. Sermayeyi ömrünü imha etme!
Sonra usulca eklerdi ; ‘’ Sen bakma verilen söz vaciptir derler ama verilen söz namustur. Değil mi ki Peygamberimiz (sav) buluşmak için sözleştiği sahabiye verdiği söz için, söz verdiği gelmese de, o hatırlayıp gelene kadar üç gün namaz dışında gitmemiştir bir yere. Beklemiştir orada…
İşte kimisi annesine söz vermiştir gurbetlerde, kimisi evlatlarına, sevdiğine, yarine…
Kimisi nefsine, şeytana, kimisi de mürşidine..
Bazısı ilmine, bazıları da kitaplarına söz vermiştir mesela…
Ama öyleleri de vardır ki; Rabbine söz vermiştir. Sözlerin en güzeli ama en ağırı. Bu sözler de çeşitlidir hem. Kimisi adakla, hacet namazıyla verdiği söze pazarlığını iliştirmiştir. Ama kimisi de vardır ki, bilir O’nun sonsuz Rahmaniyetini. Karşılıksız verip de zaten her şeyin de sahibi olduğunu, acziyetini her nefesine kadar bildiğini, pazarlıksız merhametini; bilir elbet. İşte asıl sözü verendir bunlar. Verdiği söz ‘’Kalu bela’’daki sözdür her nefeste. Aklında...Her adımında…
İşte o yüzdendir VAV’ın iki büklüm eğilmesi...Doğrulamaması...
Söz emanettir kızım’’ derdi..
O zaman da düşünürdüm ben. VAV, bu dünya gurbetinde, bu haliyle nefes alabiliyor mudur acaba iki büklüm halde ?? Gün sayıyor mudur, verdiği sözün teslimine.. ?? Bir de kimbilir ne kadar çoktur burada -Ulucamii’de- , secdede verilen sözler..
Şimdilerde çok moda bu Vav.. Yüzüklerde, küpelerde, kitap kapaklarında, tişörtlerde… Bazen çok dillenince ya da saçılıp dökünce ortaya, değer mi kaybediyor her şey sanki. Sonunda ben de uydum modaya, verdiğim sözü taşıyamadım da belki içimde, aldım işte. Vav harfli kitap ayracı….
Ayracımı koyduğum o değerli sayfaya baktım da; diyor ki Mevlana Camii;
‘’Yalnız biri iste, başkaları istenmeye değmiyor.
Biri çağır, başkaları imdada gelmiyor.
Biri talep et, başkaları layık değiller.
Biri gör, başkaları her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.
Biri bil, marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.
Biri söyle , O’ na ait olmayan sözler, malayani sayılabilir.. ‘’
………
………….
………………