Gönderi

Müslüman toplumu kendini güvende hissettiği her defasında açık olmayı başarmıştır. Böyle zamanlarda ortaya çıkan İslam görüntüsünün bugünün karikatürleriyle hiçbir benzerliği yoktur. Eski görüntünün İslamın başlangıcındaki esas ruhunun daha iyi yansıttığını söylemeye çalışmıyorum ama sadece, bu dinin de, tıpkı ötekiler dinler gibi, tıpkı öteki doktrinler gibi her dönemde zamanın ve mekanın damgasını taşıdığını söylemek istiyorum. Kendilerinden emin olan toplumlar yansımalarını güven verici, huzur dolu, açık bir dinde bulurlar; güvensiz toplumlarsa korkak, bağnaz, çatıkkaşlı bir dinde. Dinamik toplumlar, yenilikçi, yaratıcı bir İslamda yansırlar; oldukları yerde kalan toplumlar durağan, en küçük değişime bile isyan eden bir İslamda yansırlar. Üçüncü Dünya Müslümanları'nın Batı'ya şiddetle hınç duymalarının, sadece kendilerinin Müslüman, Batı'nın Hristiyan olmasından değil, aynı zamanda onlar yoksul, baskı altında, küçümsenmişken, Batı'nın zengin ve güçlü olmasından ileri geldiğini düşünüyorum. Aynı zamanda diye yazdım ama içimden özellikle diye düşündüm. Çünkü bugünkü İslamcı hareketlere bakarken, gerek söylemlerinde gerekse yöntemlerinde altmışlı yıllardaki üçüncü dünyacılığının etkilerin kolayca keşfediyorum: bu arada, İslam tarihini araştırsam da bu hareketlerin açıkça atası olabilecek hiçbir şey bulamıyorum. Bu hareketler Müslümanlık tarihinin saf bir ürünü değil, bizim çağımızın gerginliklerinin, çarpıklıklarının, uygulamalarının, umutsuzluklarının ürünüdür.
Sayfa 56
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.