Barbarların istilasına uğramış olan bu bakir topraklar kısa sürede kirletildiler. Yaşanmaz hale getirildiler. Bu uçsuz bucaksız topraklar üzerinde, arılar, atlar ve çiğ taneleri kadar temiz, özgür insanlara jenosit uygulandı, kökleri kurutuldu. Zaten buraya ilk gelenler ya hapishane kaçağı mahkûmlar, ya maceraperestler, ya Avrupa engizisyonundan yaka silken hacılar veya zengin olma hırsıyla gözü dönmüş muhterisler olmuştu. Onlar da, bu toprakların zenginliklerini hortumlamak için ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarında bırakmamışlardı. İçinde kaybolduğum, görkemli gökdelenlerin her tarafa kurşun gibi döktürüldüğü kentin, herhangi bir aralığından, karşı kıyıları gözden geçirirken, hem bu topraklara yerleşmiş beyaz adamı küçümseyebilmek için kafamda başka gerekçeler oluşturuyor, hem de bir yandan karşımda görünen Ark’ın ayaklarının acaba nehrin iki kıyısı arasına mı, yoksa tek kıyı üzerine mi yerleştirilmiş olduğunu kestirmeye çalışıyorum.