Gönderi

Rûhan
O da bitkindi. Yüzüme bakmaya cesâret etmeksizin: "Evet bir tânem; ama sen bana öylesine tutkundun ki ve ben de sana birdenbire öylesine tutuldum ki! Söyle! Şimdiye kadar yaptıklarımdan farklı ne yapabilirdim?" Bu soru birdenbire aklımı başıma getirdi. Rûhan'ın bu yüzden kendisini suçlu görmesine tahammül ve müsaade edemezdim. Sandalyemi onun yanına çektim. Başını muhabbetle yüzüme doğru çevirdim, o güzel elâ gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Birden başını omuzuma dayadı. Elini tutup muhabbetle dudaklarıma götürdüm. "-Bir tânem. Ne ben sana karşı şimdiye kadar ki davranışımdan farklı bir davranış sergileyebilirdim ve ne de sen bana karşı şimdiye kadar ki davranışından farklı bir davranış sergileyebilirdin. Bütün bunların Cenâb-ı Hakk'ın ezel Hükmüne uygun olarak vukû bulmakta olduğuna sen de benim kadar samimiyetle inanıyorsun. Rabb'imiz bize öylesine güzel, öylesine güçlü bir aşk yaşattı ve yaşatıyor ki buna lâyıkı vechile hamd etmemiz ve başımıza gelenlerden yüksünmememiz gerekir. Artık anladım. Kafama dank etti: bizim evlenmemiz mümkün değil. Ama unutma bir tânem! Bizi ayırsalar bile, bizi yaşadıklarımızın hâtırâsından kimse koparamaz ve bu aşkı da ne olursa olsun kimse söndüremez!" dedim. Rûhan: "-Yüksel'im hem kahroluyorum, hem de mes'ûdum. Bu ne biçim duygu Yâ Rabbî. Bir tânem sen bana Allah'ın ne büyük Lutfu oldun" dedi ve ...
Sayfa 78 - Kubbealtı NeşriyâtıKitabı okudu
·
13 görüntüleme
Abdullah filiz