"BURUN"
"Yine de insan , biraz düşününce bu öyküde bir şeyler bulmuyor mu? Ne derlerse desinler, yeryüzünde bu türlü olaylar oluyor; binde bir, ama oluyor!.."
Sahip olduklarımız, olmadığımız zamanki bocalamalarımız, toplumun yaklaşımı ve aslında hiç içinden çıkmadığımız gülünç durumları, bir sabah uyandığında burnunu yerinde bulamayan bir karakterle ustaca anlatmış yazarımız kitabında. 'Herkesin burnu her yerdedir' imasıyla, bireyler arası ilişkilerde sınır tanımazlığı, hak ve haksızlığı eleştirirken, hayal gücünü de mizah unsurları ile harmanlayıp okuruna sunuyor.
Kendi kural ve doğruları, çalışma disiplini olan ve asla bunlardan ödün vermeyen Şube Müdürü Binbaşı Kovalev, sahip olduğu konumu beğenmeyen, hep yükselmek isteyen, burnu havalarda bir karakter. 'Burnu düşse eğilip yere almaz' tabirinin en canlı örneğidir âdeta. Soylu değildir ama kendini bir soylu gibi görmektedir.
Soylu olmamasının ise tüm hıncını emrindeki çalışanlardan çıkarır. Evindeki hizmetçisi Karolina ve uşağı Ivan. Asilzâdeliğe özendiğinden dolayı, oturduğu ev sosyetenin tam merkezindedir. Evindeki her şeyi gösteriş içinde. Şatafatlı yaptığı odasının kapısına apoletleri sırmalı ceket giyen uşakları diker. . Törenle uyur, törenle uyandırılır. Bir sabah uyandığında çok tuhaf bir manzarayla karşılaştı. Aynaya baktığında "burnu" yoktu göremiyordu. Gerçekten kibrinden, havasından, egosundan dolayı kullanılan burnu düşse deyimi gerçekleş mişmiydi? Burnu gerçekten de düşmüş müydü? Nereye kaybolmuştu?
Çalıştığı kurumdaki memurları ve çevresini düşündüğünde burnu olmadan ne kadar kötü görüneceğini düşünmekten alıkoyamaz kendini.
Ülkede ne kadar kahin, medyum, falcı, sihirbaz şarlatan, büyücü varsa huzuruna çağrılır. O burun bulunmalıydı!
Burnun ayaklanıp şehirde dolaşması daha sonra yerini tekrardan bulmasıyla sonlanıyor.
Kaybolan burun, insanın her alanına sirayet eden iktidarsızlık ve ezilmişliği simgeleyen bir metafordur. Rüşvet, bürokrasi, budalalık derecesine ulaşan kibarlıktan ama en önemlisi de saçmalıklar. Toplumdaki rütbe ve sınıf farklılıkları gibi konular üzerinede düşündürür. Bir insanın kendini Kaf Dağının ardında görmemesi gerektiğini, hangi konumda, ne olursa olsun beğenmişlik tavırların sergilenmemesi gerektiğini vurguluyor. Toplum zihniyetini sezdirmeden eleştirmenin en güzel örneklerinden. İnsanların öz saygı ve güvenlerinin nasıl etkilendiğini ve bu etkilenmenin hayatlarına nasıl yansıdığını gösteriyor.
Alegorik bir anlatımdan absürd bir mizahla yapılan yergiden oluşan bir hikâye Burun.
Toplumdaki ve sistemdeki çarpıklıklardan, yozlaşmadan, gündelik hayatın çekilmezliği insan davranışlarına yani burnunun önündeki her şeyi eleştiriyor yazarımız.
Dünyadaki saçmalıkları düşününce insan harbiden bu mu olmayacak? demiyor değil.
Burnunu kaybeden birinin burunsuz yaşadığı anlar, utançlar, şaşkınlıkları ve bulma çabaları
hicivli ironik anlatımıyla düşsel bir kurgu gerçekleştirmiş, gerçeği kurguyla harmanlayarak.
Zamanın zulümdar ve keyfine düşkün zumrelerini şarkı tadında anlatıldığı bu eseri keyif alarak, düşünerek, sorgulayarak, eğlenerek okuyacaksınız. Gerçekten harika bir eleştiri eseri. Güldürürken düşündüren.
Kitapla Kalın.