Gönderi

Yoksul yerlere “Vilayet yapacağız'.” deniliyordu. Vilayet olmayı bir çıkar yol sananlar da inanıyordu. Yurt gezisinde bu konuda çok gülünç olaylar gördüm, dinledim: Şebinkarahisar, Suşehri, Merzifon, Akşehir vb. yerlerde... Vilayetlik İstiyoruz! romanında bunları yazacaktım. Romanın geçtiği çevre Suşehri olacaktı. Burada madrabaz bir politikacı, muhalifleri susturmak için, biçok yerde de olduğu gibi “Vilayetlik İstiyoruz!” parolasını atmıştı. Halk buna inanmış, bağlanmış ve iktidarın burasını vilayet yapacağı umuduyla muhalifler seslerini çıkarmaz olmuşlardı. Bu madrabaz politikacı tipi de, gezide gördüğüm biriydi. Onun hakkında biçok gülünç olay dinlemiştim. Yazmaya başlayınca, bu romanı bitürlü yürütemedim. Masa başında oturup günlerce kıvır kıvır kıvrandım. Hayatımda ilk defa böyle bir durum başıma geliyordu. Bu kısırlığımın, bu çırpınmamın nedenleri şunlardı: Evimde anlatılmaz iç tedirginliği içindeydim. Anlayışsızlık ve korkunç yalnızlık içinde bunalıyor, kimseye de bişey anlatamıyor, anlatmayı kendime yediremiyordum. Bunalımdan patlayacak gibi oluyordum. Bütün bu sıkıntı içinde roman, hem de mizah romanı yazacaktım. Yani yazdıklarımı okuyanlar güleceklerdi. Yeryüzünde en büyük, en acılı dram, mizahçının dramı... Onun için mizahçılar keyifli insanlar olmuyorlar, olamıyorlar. Bundan başka daha yazmadığım romanı 10 bin liraya satmış, 5 bin lirasını da peşin almıştım. 10 bin lira büyük para. İşte bu büyük para beni ürküttü. Çünkü Vatan Gazetesi de, 10 bin lira verdiği romanın kendisine çok okur kazandıracağını umuyor ve çok reklam masrafına girişiyordu: afişler, radyo ilanları...
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.