Garip bir yolculuğu vardır KT'in. Bir yanıyla kendime yakın bulurum. Zeitgeist değişti tabii. Belki yaşasa ona daha yakın olurdum. Belki de tersi. Kim bilir?
Yazarlar dili yaşatan, nesiller arası linki her daim yenileyen dünyanın yedi harikasından biridirler bana göre. KT'in bir sözü vardı bu kitapta, imkan mı var unutmaya? Çünkü benim yaşadığım hayatı da anlatıyordu. Her balkona çıkıp Sütlüce'ye baktığımda onun hayaleti olurdu yanımda. Beraber bakardık Haliç'e, Sütlüce eteklerine. Tıpkı onun dediklerini görürdüm. Zamanla bu söz KT ile özdeşleşti kafamda. Arkada hep İstanbul'un az ışıklı ihtiyarlığı vardı.
Bu fukara da kullandı sonra.
<<<<<"Az ışıklı bir ihtiyar şehir," demiş Kemal Tahir, ne güzel söz. İstanbul'a çok yakıştırırım ben. Yazarın tariflediği İstanbul 1920’lerdeki şehirdi tabii. Ama 1970-75’lerde, elektrik kesintilerinin bol olduğu zamanlardaki şehir de aynıydı. Piyer Loti'den bakardık biz de Haliç'e, Sütlüce eteklerine, tövbe ışık olmazdı. Kemal Tahir’i bilir misin,” dedim.
“Adını duymuşluğum var ama lafı duymadım. Hakkaten güzel sözmüş. Ben İstanbul’u çok iyi bilmem,” dedi, sonra ciddileşti, “bak, bu laflar bitmez. Benim de vaktim daralıyor. Kıymetli ayol. Hadi işimize bakalım. Zararı sana olur sonra.”>>>>>
Kaleminize sağlık efendim.