Gönderi

192 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Rahatsızlığım dolayısı ile kitabı okumayı henüz bitirebildim. Ve nihayetinde ancak şimdi kitabı bitirdikten sonra kafamda şekillenen düşünceleri paylaşabilirim. Şöyle ki ilk söyleyebileceğim şu, kitabın yoğunlaştığı bağlantısallık fikri aslında bilimsel olarak detaylandırılan kısımlara değinmeden düşündüğümde çok uzun yıllardır zaten zihnimde ve tahmin ediyorum ki pek çoğumuzun zihninde vardı. Türker hocanın burada bahsettiği Covid dönemi ile net bir şekilde ortaya çıktığını ve insanların artık bunu kabul edecekleri bir döneme gireceğimizi öngördüğü bağlantısallık, bence bazı bireylerde fikir olarak ve belki hayatlarına yansımış hali ile mevcut olan fakat bazı bireylerde olmayan ve hatta belki yakın zamanlarda da telkin ile bile olsa ne yazık ki olamayacak bir olan bir gerçeklik. Bilimin ise geldiği nokta elbette hayatımızda siyasi, felsefi ve yaşayış anlamında değişmeler ve gelişmelere neden olacaktır. Oysa kitabın bir kısmında Bu bağlantısallık anlamında hayatımızı iyiye götürdüğünü söyleyebileceğimiz ekolojik hukuk diyenlerin bulunduğu söylenen yeni hukukla Almanya’ da ev hayvanlarının ailenin bir ferdi sayılması ve Yeni Zelanda’da koyunların duygusal anlamda insanlarla eşit varlıklar olarak kabul edilmesi gerçekten kocaman bir bağlantısallık kabulüne ve iyilik adımına harika örnekler. Bu anlamda ülkemin en kocaman ve iyiliğe doğru atılacak adımları atmasını hatta bu alanda emeklemek yerine, koşmasını ne kadar çok isterdim. Oysa bizim gündemimiz çok başka. Mesela yakın zamanda kabul gören yasamız hayvanların katli ile sonuçlanan bir vahşete dönüştü. Oysa bu bağlantısallık ve yaşamdaşlık fikri benimsenmiş olsaydı bu noktada atılacak adım elbette ki çözüm odaklı ve bambaşka olurdu. Nitekim şu örnek çok hoşuma gitti doğrusu. “Yaşamı temsil eden bahçe için bir köstebeğin, tembel olan bir bahçıvandan o bahçedeki ekosistem için değerli olduğu” söylemi. Birde Orman, yaprak metaforu. Benzersiz bir özet cümlesi benim için. “Bilimci değil bilim insanı olmak“ kısmı da yine aynı derece önemle tek cümlelik özetlerden. Türker hocanın hem bağlantısallık, hem yaşamdaşlık anlamında anlattıkları ve kitabında yazdıkları ciddi anlamda kıymete değer. Ki yine bence şahsi fikrim olarak bu anlamda olan düşünce ve paylaşımları pek çok haber kaynağında yer alarak duyurulmalı. Duyurulmakla kalmamalı. Tartışılmalı. Karşıt yahut benzer görüşler bildiren, aynı konuyu araştırmış alanında uzman kişilerle enine boyuna konuşulmalı. Bizim bu ve daha pek çok alanda, bilim, felsefe, sosyoloji, teknoloji alanında daha bilgiye açık, merak duyan ve faydalı olabilecek bir üretim gayreti içerisinde olan -soyut yahut somut olsun fark etmez- çok daha fazla insanın zihinsel ve bedensel gayretine ihtiyacımız var. Bunun temelini atabilmemiz içinde sanıyorum ki eğitimin temelinde köklü değişiklikler yapılmalı. Ki Türker hoca bu konuya da çok güzel bir şekilde değiniyor. Ben kendi adıma ülkemin aydın insanlarına ve onların gerek yurt içinde olsun gerek yurt dışında olsun yaptıklarına müthiş bir aşk duyuyor ve ilham alıyorum. Böyle değerlerimizin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Fazla uzatmadan bir diğer konuya değinmek istiyorum ki o da yapay zeka fakat burada “Yapay Zeka” üzerine yazılmış olan kitapları henüz okumadığımı belirteyim. Yalnızca Türker hocanın anlattıklarına bağlı kalarak kendi fikirlerimi yazacağım. Türker hocanın söylemiş olduğu ve sürekli olarak etrafında döndüğümüz konu beyin nasıl zihin yaratır. Burada esas olarak bu zihni üreten yani yaratanın yaşam olduğu vurgusu aklıma dolayısı ile bir makinenin kolaylıkla zihin üretebileceği gerçeğini getiriyor ki bu da birkaç örnekle aslında bizlere sunuluyor. Hatta geliştirilen yapay zeka sohbeti Bard vardı hatırlayanlar vardır belki. Sanırım artık Gemini oldu. O ilk kullanıcılar ile buluşturulduğunda Felsefe konusunda sorular ve cevaplarımız olmuştu karşılıklı. Bilgileri internet veri tabanından sağladığı düşünüldüğünde muazzam bir bilgi yığınına sahip ve biz kullanıcılar sayesinde bir bağlantısallık oluşturma sürecindeydi. İşte burada dikkatimi çeken noktada bu. Sahip olduğu bilgi yığınları arasında bir bağlantısallık oluşturarak bir süre sonra daha mantıklı ve sıradan bir insanla sohbet eder gibi cevap verebileceği noktaya gelecek olması bana yapay zekanın ilerleyen yıllarda tıpkı insanlar gibi zihin üretebileceği fikrini vermiş oldu. Oluşan her yeni fikir bir başka bilgiye yahut bir başka soruya taşıyor insanı bu anlamda bağlantısallık ve yaşamdaşlığın kısa vadede en azından ülkemizde kolay anlaşılacak ve yayılacağını pek sanmıyor olsam da genel anlamda insanlık düşünüldüğünde bu fikrin kabulü ve yaygınlaşması öngörüldüğü gibi büyük bir fayda olacaktır insanlık için. Kitabı okurken eş zamanlı olarak paylaşılmış birkaç yazı okuyup, Türker hocanın video ve konuşmalarına baktım. Birkaç bilimsel söylem üzerine yine bulabildiğim kaynaklardan birkaç faydalı okuma ve video izleyerek değerlendirme yaptım. İzledik ve okuduklarımla, anlatılanlar arasında bağlantı oluşturdum. Okuyan kişi sayısı kadar farklı izlenim oluşturmuş bir kitap olarak ve içerik zenginliği, derinliği anlamında kesinlikle okumanızı tavsiye edebileceğim kitaplardan biri oldu benim için. Ve son olarak Türker hocanın Spinoza’nın conatusu tam olarak bu dediği “Anlamaktan ve bilmekten doğan sevinç, yapı-taşı bilgi/enformasyon olan yaşamın en kıymetli değeri..” dediği söz ile birlikte bitirirken yazacaklarımı, son olarak kitabın son sayfalarında değinmiş olduğu erkek ve kadın beyninin farklı olup olmadığı konusu ile ilgili yine naçizane fikrimi de eklemek istiyorum. Elbette bir beyin cerrahı olarak erkek ve kadın beyninin görünüşte hiçbir farkı olmadığı ve aynı olduğunu söylediği kısımları olduğu gibi kabul etmek durumundayım. Bununla birlikte benim fikrim ise erkek ve kadının beyninin fiziki yapısı anlamında bir farkı olmasa bile işleyiş farkının yarattığı bu düşünceye haklılık payı verdiğimi söylemek isterim. Bu işleyiş farkı ise yine hayatın kadın ve erkek rolüne vermiş olduğu zihin üretme becerileri dolayısı ile oluştuğunu varsayıyorum. Bu noktada da Türker hocanın dediği gibi yaşayışın zihni şekillendiren, bilgiyi oluşturan esas öğe olduğu ile ilgili söylemlerinde haklılık bulunduğunu düşünüyorum. Beyin nasıl zihin üretir? Sorusu çok kıymetli ve insanı harekete geçiren, üzerine araştırmalar yapılan ve kimileri içinde yapılmış araştırmaları takip ederek bir cevaba ulaşma serüveni başlatan. Böylece zihni harekete geçiren ve onu “ben” i tanıma konusunda aktif olmaya davet eden Harikulade bir hareket arzusu duyumsatan, merak duygusunu canlandıran bir soru değil mi sizce de?
Yeni Bilim: Bağlantısallık - Yeni Kültür: Yaşamdaşlık
Yeni Bilim: Bağlantısallık - Yeni Kültür: YaşamdaşlıkTürker Kılıç · Ayrıntı Yayınları · 2021181 okunma
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.