Kitabı okumaya başlarken ne yazar, ne film ne de karakter hakkında bilgim vardı. Tamamen tarafsız ve nötr olarak okuyup bitirdim. Dışarıdan çok şaşalı görünen, çoğumuzun ilgi odağı olan ünlülerin hayatının aslında ne kadar da sorunlu ve bir o kadar da sıradan oluşunu anlatıyor yazar. Prenses Leia karakteri 40 yıl sonra bile peşini bırakmıyor. Kendisi olarak değil de bir karakter olarak tanınması ve bunun tüm ömrünü alması yazarı gerçekten olumsuz etkilemiş. Öyle ki, hep dile getiriyor, "Prenses Leia olmasaydım, kendim olmak isterdim, sadece kendim." Sette yaşadığı bir de ilişkisi var, başrolle... Ve ömrü 3 ay.. 40 yıl sonra bile bir umut besleyip belki tekrar birlikte olabiliriz diye çağrı yapıyor kitaptan. Merak edip acaba birlikteler mi diye araştırdım ve öğrendiğim şey beni kitaba daha çok bağladı. Çünkü kadın ölmüş... Herkesin hayranlıkla izlediği Yıldız Savaşları filminin bir karakteri Prenses Leia. Sette yaşananları anlatıyor ve Hollywood'un gerçek yüzünü ortaya döküyor. Filmde o ilginç saçlarıyla dikkat çekip izleyicinin beğenisini toplarken aslında o, filmdeki saçlarından nefret ediyor... Hayatı boyunca bir karakter olarak görülmekten, kendisi olamamaktan nefret ediyor... 40 yıl önce büründüğü karakterin hayatını bu derece etkilemesi çok üzücü. Hatta bir imza gününde küçük bir çocuk geliyor annesiyle. Çocuk filmi yeni izlemiş ve tabi Leia'yı genç ve filmdeki saçlarıyla görmeyi bekliyor. Ama karşısına 60 yaşında bir kadın çıkınca ağlamaya başlıyor bu Leia değil, bu çirkin ve yaşlı, ben gerçek Leia'yı görmek istiyorum diye. Düşünsenize... Aslında orada önemli olan sen değilsin, gerçek olmayan biri. Gerçek olmayan birinin senden değerli olması... Hiç bu açıdan düşünmemiştim doğrusu. Herkesi etkilemeyebilir ama yazarın tüm hayatını etkilemiş. Ben de gerçekten çok etkilendim.

Prenses Leia'nın GünlüğüCarrie Fisher · Nemesis Kitap · 201740 okunma

·

142 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

birkitabimbirkahvem