Gönderi

Burada, bir köşeye kıvrılıp ölen bir hayvan gibi ölmeyecekti elbette, ölümünü sarmalayacak gizemli, mistik bir şeyler tasarlıyordu. Bir kahraman gibi ölmeliydi, destanlardaki eski çağların kraliçeleri gibi. Yaşamı pırıltılı olmuştu, ölümü de böyle olmalıydı, kitleleri o uyuşuk hayranlıklarından sarsarak uyandırmalıydı. Paris’tekiler onun burada acılar içinde, yalnızlık çekerek, gözden düşmüş olarak, elde edemediği iktidarın hırsıyla yanıp tutuşarak göçüp gittiğini anlamamalıydılar; bir ölüm komedisiyle herkesi kandıracaktı. Yaşamının sevinç kaynağı, yani aldatmaca, onun yüreğini yeniden tutuşturdu. Fırlatılıp atılan, yerde kıvrılıp kalan ve üzerine basılarak ezilen bir mumun ışığı gibi değil, rasgele tutuşturulan, alev alev yanan bir sevinç yangını gibi gelecekti sonu. Uçuruma dans ederek düşecekti.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.