Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

MUTLULUK BALIĞI Ortadada duran havuzun içine 'mutluluk' isimli balıklar koymuşlardı. Benim gibi milyonlarca insan havuza bakıyor, elini uzatıp mutluluk balıklarını yakalıyor sevinçle uzaklaşıyordu. Biz, biz derken ben ve kendim, elimi uzatıp o balıklardan bir tanesini almak için inatla beklemeye devam ediyorduk. Allı pullu kırmızılı mavili beyazlı.. Kimisi arabasının arkasında getirdiği koca bidona balıklarını koyuyor, kimisi ise küçücük naylon poşetlere, sürahilere, hatta bardaklara 'mutluluk'koyuyorlardı. Sıranın gelmesini kaç milyon yıldır beklediğimi unuttuğum havuzun yanında öylece bakıyordum. Ellerimi her uzatışımda hatta uzatışımızda kollarımız ıslansa da, hatta inanmazsın elim balıklara değdikçe, tam yakaladım derken.. Kaçıp gidiyor ..Yanımda duran diğerleri bakıp bazen üzülüyor, ya da üzülüyormuş gibi yapıyor.. Bazıları gülüyor ya da gülüyormuş gibi... Bazıları boş boş belki de dolu, bazıları acıyarak hatta belki de acımayarak gözlerini bizden alamıyorlardı. Çaresizlikle ilk o zaman tanıştım sevgili doktor.. Ya da hekim ..Vazgeçmeye karar verdiğimde biri aldığı balığı bardağına koyup götürürken balık bir anda bardaktan atlayıverdi. Milyonlarca insan karada can çekişen balığı kapmak için üzerine abansa da balık dudaklarını 2 ya da üç defa açtı kapadı ve öylece uzandı. Onu da 'kader' adını verdikleri çöplüğe benzer mezarlığa büyük bir törenle gömdüler. Milyonlarca insanın gelmesini beklediğimiz mezarlıkta sadece ben yani biz ve balığı elinden kaçıran Kader vardı. Kader dediysem. Etli kanlı bir kız çocuğu..Kader'le kader mezarlığında diğer mezarlara baktık. "Kimbilir kaç balık burada yatıyor abla" dedi.. "Umut" dedim. Sonra dilimde hafifçe "unut" çıktı.. Unutmak istesekte unutamayacağımızı bile bile.. Sonra yeniden havuzun yanındaki yerimizi aldık. Uyumadan "mutluluk' balığı yakalamayı kendimize görev edindik. Hatta küçük hileler bile yaptık sevgili doktor. Mesela ben yani biz, annemin makarna yaparken kullandığı küçük süzgeci alıp daldırdım yine olmadı. Sular küçük deiklerden akıverdi. Yanımda duran 'mutluluk balığı avcısı'biri ise "uğraşma bacım olmaz, o süzgecin sahibinin hiç balığı olmamış ondan gelmiyor" dedi. Dediğine de iyi etmedi. Demek ki annemin hiç balığı olmamış. Üzüldüm. Oysa küçükken balığı varmış gibi davranırdı bize. Bana ve bize.. Bir gün doktor, birgün elime aldım balığı.. O mutluluk balığı avuçlarımın arasındaydı. Bilemedim. Hazırlıksız yakalanmıştım. Ne yapacaktım. Koşarak milyonlarca yıldır bekleyen milyonlarca insanın arasından uzaklaşmaya başladığım sırada küçücük bir çay bardağına, hani vardı ya bazen rakı içtiğim bardak. Hah işte o bardağa sığacak kadar ebadı olan balık. Ama o bardak o anda bende yoktu. Yoktu. Kimse de vermedi. Kaçmasın diye elimden tuttuğum balığın önce çırpınışı azaldı. Sonra öylece kala kaldı. "Alışmamış elde mutluluk durmaz" dedi yanımda bana bakan 67 yaşındaki teyze. Milyonlarca yıldır beklediğim o anı yakalığımı düşündüğüm anda kendi ellerimle balığımı öldürmüştüm. Mutluluk balığı.. Ne kadar narindi. Bende diğerleri gibi 'kader' adını verdikleri çöplüğe benzer mezarlığa gitmedim. Bir kitabın arasına koydum o balığı. Önce koktu. Sonra kurudu. Yavaş yavaş. Biliyormusun doktor. Artık vazgeçtim o havuzun kenarında beklemekten. Dedikleri gibi alışmamış elde durmuyormuş mutluluk. Balıkta olsa.. Mutlulukta olsa. Sonra biri sana gelmemi söyledi. Geldim doktor.. Şimdi sıra sende..Beni balık sahibi yapacak mısın? Mustafa Düzenli/ İM
··
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.