Gece gece bir şeyler geldi bana. O yüzden geçmişe dönme zamanı.
Çocukluğumdan beri her türlü şeyi yazmayı seven bir tiptim ve en büyük hayallerimden biri hep yazar olmak olmuştu ancak hiçbir zaman bir şey yazma yükünü hissetmedim. İçimden gelirse yazardım, aklıma fikir gelirse yazardım. Çünkü bana kalsa yazarlığın özü budur. Kurgunuzun üzerine elbette düşünmelisiniz ama konu aniden kafanızda belirmeli. Şöyle bir şey yazmak istiyorum yazayım insanı değilim, aklıma aniden delice bir fikir geldi ve ben bunu neden kelimelere dökmeyeyim, insanıyım. Sadece bir olay üzerine düşünerek veya bir resme bakarak upuzun bir seri, başka bir dünya hayal edebilirim ama beni zorlasanız rastgele bir şey yazamam. Bu yüzden türkçe ve edebiyat derslerini hiç sevmedim çünkü hep kısıtlanmış gibu hissetmeme neden oluyorlar.
Ay Oku'nun bir çizimimden aklıma geldiğini bu uygulamada birkaç kez söylemiştim. O çizimler bile aslında rastgele tasarımlar değiller. Lgs döneminin başlarında kafamda hâlâ net bir meslek fikri yoktu ama gelecekte ne olmak istediğime göre lise tercihimi yapmak istiyordum ve kararsız olduğum bu dönemde animatörlüğü bile düşünmüştüm (sözel olduğu için vazgeçmiştim) eskiden kendi animasyonumu yapmayı çok istiyordum. Kendi karakterlerim bile vardı ve bu karakterlerden birinin tasarımında bir kolye vardı. Bu kolyeyi hep bir yakut veya mücevher şeklinde çiziyordum ama sonra daha orijinal bir şey yapmak istedim ve gördüğünüz ay kolyesini çizdim. Sonra yanına güneş kolyesi de geldi ve animasyon hayallerim yazma hayallerine dönüştü.
Karakterler aklıma bir anda gelmeye başladı. Hepsinin adını bir iki hafta içinde buldum ve onların hikayelerini hayal ettim. Tamamen tesadüf eseri aklıma gelen isimlerin anlamını araştırınca gerçekten karakterlerimi anlatan isimleri bulduğumu fark ettim. Tesadüfleri ve kaderin küçük oyunlarını severim ve sanırım kitabımın hayal aşamasında çok fazla tesadüfle karşılaştım.
Kolyelerden güç sağlanması da birazcık mucize uğur böceğinden ilham diyebiliriz (lgs döneminde manyak gibi izliyordum, yokluktan fransızca portekizce izlediğim mucize bölümleri bile var). Ay Oku'nu benim için en değerli kılan şeylerden biri de bu sanırım, kendini yeni keşfetmeye başlayan eski benle bugünkü manyak Rümeysa arasında bir köprü gibi. Yazarken, okurken, düzenlerken kendimle yüzleştiğim ve kendimi iyileştirdiğim bir hikaye Ay Oku. Ve sanırım bu yüzden başka insanların bu hikayeyi okuması beni çok geriyor çünkü benim bir parçam değil tüm benliğim bu kitabın içinde. Tüm insanlara zihninizin içine girebilecekleri bir kapı açtığınızını düşünün. Çok gerici.
Kitabımla ilgili bekleme süreci devam ederken içimi dökmek istedim, buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. İnşallah yakın bir zamanda hayalim gerçek olur, şimdi beklemeye devam 🤧❤