Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hesaplaşma
ne zaman yıkıldı doğrularıma inancım ve yönüm kendi yoluma çevrildi sona erdi sanki içimdeki başkalaşım direncim, hep aynı duygu durumunda olmaktan oysa duygudan hoşlanmadım hiç kaygan bir sıvının beni kendine göre şekillendirmesinden olduğu yerde olmaktan ibaret bir ben kendinde kaynayanla yek vücut durdum bir kaynağın önünde dağın dibinde dinlenmiş su soğuktu, çömelip avucuma doldurarak içtim hayatımı değiştirebiliyor değildim ben bağlandığımı terk edebiliyor değil su değil, dolu değil, yağmur tadı vardı bende sağanaktan sonra topraktaki koku tanığım yok başkasının gözünde kanıtlayamam gövdemi kendisine bırakmadım hiç istemedim gitsin istemenin peşi sıra özgürlük değildi gitmek istemenin peşi sıra özgürlük kendi eğilimlerime karşı vücut buluyordu bende vücuda getirmiyordu beni kendi etimde bir kâbusun içinde yaşar gibi yaşadım gövdemin direnci karşısında yoktu bir esenlik şansı ne kadar sakindi oysa şekil olarak görünüşüm kararlı ve soğuk, kesinlikten bir mesafe mermere benzetirdim kendimi eskiden oysa aptallık! belki de daha doğru bir ifade bir armağan gibi verilmiş yüzüme sessiz bir geceden sonra sanki alkol depresyonu konuşabilmek bana verilmiş değildi sözü nazikçe kıvırıp yağdan kıl çeker gibi dile getirmek bir sözlüğü yoktu zihnimin, ezberi yok kendi kendisini sürekli kazmaktan başka cümlede kurumuş kan, dilimlenmiş iç bulabilmek için kelimesini içimdeki elemin sanki başkasının dilinde kendi dilimi aradım karanlıktı nedenim, zifiri karanlıktı isteme yoktu bir ampul aydınlatacak yolumu bir oğlan vardı içimde, ama eskiden beni sürekli takip ederdi peşimden siyah mürekkep! dolma kalem dili henüz keşfedilmemiş bir metin onu bulmak için indim, kendi içime ancak böyle dile geldim fakat değil idi bende dile gelen kendime ait bir suret kavşağı dönüyoruz.. yol artık daha tenha ne şehirlerarası bir otobüs, ne de bir kamyon var artık ardımızda önümüz sıra ilerleyen, farların el feneri gibi aydınlattığı yol karanlığın içinde ilerleyen tek araba gittiğimiz yönden gelen bir dere ay ışığında dinleniyor gibi görülür karanlıkta su yolun sağ tarafında, biraz aşağıda akıyor ama bize ters yönde ceviz kadar büyümüş söğüt ağaçları bir cenazenin etrafında toplanmış ağlayan kadınlar silueti kendi sesini verir her nesneye dünyaya inen gecenin sesi duyulabilir derede akan suyun sesi.. fakat yoktur söğüt ağacında elifin sesi söğüt ağacı an’nan’nemi hatırlatır bana, tülbentli yüzünü annannemin, hatırlarım, pamuk sesi terk etmedi bunca yıl, arzudan arınmış sesi sağ omzumun başında bir melek an’nan’nemin bir vasiyetini taşır gibi taşıdı beni terk edene kadar sanki kanatlarında
Sayfa 7 - Metis Kitap
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.