Tomris Uyar edebiyatımızın paylaşılamayan kadını. Tomrisi okurken anlıyorsunuz niçin paylaşılamadığını. Dile olan düşkünlüğü, incelikli hali, ve tesbitlerinin sağlam zeminde neşretmesi açıklıyor her şeyi .
Otuzların kadını merkeze annesini alarak otuzlu yaşlarında kadınların hissettiklerini , yaşadıklarını bize duru bir anlatımla sunuyor. İncecik bir öykü kitabı fakat sizi duraksatacaktır. BenimTomrise hayranlığım şiir dünyasından geliyor. Cemal Süreyya , Turgut Uyar, Edip Cansever aşkı Tomris ile şairlerdir. Hatta Cansever bir sofrada peçeteye “Tomris rakıyı çok severdi, ben de onu…” diye yazmıştı. Hayranlık uyandıran bu kadın ; Otuzların Kadını eserinde annesiyle başlamış, annesinin kötü sonuçlanan iki evliliğini anlatmış. Kendini ve başka kadınları başka hayatları ekleyerek öyküsünü zenginleştirmiştir. Kitapta sıkça yapılan “yalnızlık” vurgusu kitabın sonunda şöyle işlenmiştir “ önce iyi bir haber; yalnızlığa sandığımdan daha çabuk alıştım. Aslında sensizliğe demek daha doğru, çünkü ne de olsa yalnızlığa baştan beri alışkınım.” Yalnızlık teması bu kitapta size soruları sorduracaktır. Benim yalnızlığım nerede ? Yalnızlığım bu dünyaya bir protesto mu ? Yalnızlık korkutucu mu ? Yoksa beni çepeçevre saracak olan sımsıkı boğazıma dolanan sarmaşık mı ?