Gönderi

Vatana İhanet Kanunu ve İstiklâl Mahkemelerinin Uygulamaları… Büyük Millet Meclisi Ankara'da açıldıktan sonra, hâinlere karşı ordu ve polis teşkilatının uyguladığı tenkil ve tedip (uzaklaştırma ve uslandırma) uygulamalarının yanı sıra, hukuki mücadele ve cezalandırma işlemleri de başlatıldı. B.M.M. 29 Nisan 1920 tarihinde yâni Meclis'in açılışının 6. gününde, Millî Mücadele'ye karşı çıkanların cezalandırılması amacıyla Hıyanet-i Vataniye (Vatana İhanet) Kanununu kabul etti. Bu yasa Meclis'in çıkardığı 2. nolu kanundu. O tarihte henüz Resmi Gazete çıkmadığı için, her yerin en yüksek idarî âmiri, bölgesinin vali, kaymakam, nahiye müdürleri ve köy ihtiyar heyetlerini topladı. Toplantıda, Kanunun hükümlerini bu kişilere tebliğ edip açıkladı. Kanun, bu tebliğden 48 saat sonra uygulanmaya başlandı. Bu kanuna göre, "T.B.M.M.'nin meşruluğuna sözlü, yazılı veya eylemli muhalefette bulunanlar ve fesat çıkaranlar vatan hâini" sayılıyor ve bu suçu işleyen asli fâillerin idamla, iştirak edenlerin Ceza Kanununa göre cezalandırılacakları hükmü getiriliyordu. Kanunu ihlâl ederek vatan hainliği suçunu işleyenler, ilk günlerde sivil mahkemeler ve Divan-ı Harplerde yargılandılar. Fakat zamanla bu mahkemelerin yetersiz kaldığı anlaşılınca, çıkarılan yeni bir kanunla İstiklal Mahkemelerinin kurulmasına karar verildi. Bunun yanı sıra, kanundaki "vatan hainliği" kavramının kapsamı, duyulan ihtiyaç yüzünden daha sonra eklenen maddelerle genişletildi. Dini siyasete âlet edenler, iç ayaklanmaların elebaşıları, Osmanlı vatandaşı oldukları halde işgal orduları saflarına katılanlar, onlara yardım ve yataklık edenler, casusluk yapanlar, bozguncular, Kuvva-yı İnzibatiye ordusunda görev kabul edenler de kanun kapsamına alındılar. 1923 ve 1925 tarihli değişikliklerle de, Saltanatın kaldırılması kararına karşı çıkanlar, din duygularını kötüye kullanarak fesat çıkaranlar da kapsama dâhil edildiler. Bu kanun uzun yıllar yürürlükte kaldı. 1964 yılında Anayasa Mahkemesi kanunun bir çok maddesini iptal etti. Nihayet 1991 yılında Terörle Mücadele Kanunu'nun kabul edilmesinden sonra yürürlükten kaldırıldı. İstiklal Mahkemeleri: T.B.M.M. tarafından 11 Eylül 1920 tarihinde çıkarılan 21 sayılı kanunla kuruldu. Vatana İhanet Kanunu'nu ihlal ederek sivil mahkemelerde veya Divan-ı Harplerde yargılananların sayıları giderek artıyor, askerlikten kaçanlar, muvazzaf veya kendi isteği ile askeri hizmete katılıp da firar edenler, milli ordu kurulmasını sabote edenler, casusluk yapanlar ve ayaklanma çıkaranlar çoğalıyor, önlenmelerinde güçlük çekiliyordu. Çünkü bu suçları işleyenlerin yargılandıkları mahkemelerin karar vermesi uzuyor, cezalar yerine getirilemiyor, kısacası cezaların caydırıcılığı sağlanamıyordu. Bu sebeple daha seri ve kesin karar verecek olan İstiklal Mahkemelerinin kurulmasına ihtiyaç duyuldu ve 21 sayılı kanun çıkarıldı. İstiklal Mahkemeleri, kararlarını en geç 20 gün içinde vermek zorundaydılar. İdam hükümleri dışındaki bütün kararları kesindi ve derhal uygulanacaktı. İdam cezaları ise Meclis'in onayından sonra yerine getirilecekti. Ancak acele hallerde bu onay alınmaksızın da hüküm infaz edilebilecekti. Gerektiğinde savcılar, infazları gerçekleştirebilmek için silahlı kuvvet de kullanabileceklerdi. 31 Ocak 1922 günü kabul edilen 249 sayılı kanun, Mahkeme Kurulu'nun, hükümetin önereceği T.B.M.M. üyeleri arasından gizli oyla seçilecek bir başkan, iki üye ve bir savcıdan oluşturulması esasını getirdi. Bu kanuna göre yurdun çeşitli yerlerinde 9 İstiklal Mahkemesi kuruldu ve faaliyete geçirildi. İlk olarak Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas, Kastamonu, Pozantı, Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Mahkemelerin verdikleri kararlar kesindi ve temyiz yolu kapalıydı. Üyeler verdikleri kararlardan dolayı sorumlu olmayacaklardı. Bu mahkemelerin hakimleri verdikleri sert kararlarla isimlerini duyurdular. Üç yıl içinde 60 bine yakın kişi bu mahkemelerde yargılandı. Kimileri gıyabında 2 binin üstünde insan idama mahkum edildi. İdamlar dışında bir çok kişi de kalebentlik, kürek ve sürgün cezaları aldılar. İstiklal Mahkemelerinde görülen önemli davalardan bazı örnekler vereyim: Yeşilordu Davası: Meclis'te beliren muhalif gruplar içinde yer alan 14 milletvekilinin, komünist oldukları iddia edilen bazı kimselerle temasta oldukları, bildiri ve programlar hazırlayarak bunları ordu içinde dağıttıkları suçlamalarıyla Mustafa Kemal, İstiklâl Mahkemesi'ne bir tezkere gönderdi. Bu tezkere üzerine Yeşilordu davası açıldı. Suçlanan 14 milletvekilinden Nazım (Tokat), Mehmet Şükrü (Afyon), Şeyh Servet (Bursa)'nın dokunulmazlıkları kaldırıldı ve İstiklal Mahkemesi'ne sevkedildiler. Duruşmalar sonunda, Yeşilorducuların Halk Zümresi, Halk İştirakiyyun Fırkası ve Gizli Komünist Fırkası'yla ilişkileri tespit edildi. Tokat Milletvekili Nazım Bey, Hıyaneti Vataniye Kanunu'nun 2. maddesine muhalefetten 15 yıl kalebentliğe mahkum edildi. Takrir-i Sükun Kanunu ve Yargılamaları: Milli Mücadele kazanıldıktan ve Osmanlı Devleti'ne son verilerek, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da ülkede olağanüstü şartlar devam etmekteydi. Saltanat ve Halifeliğin devam etmesini isteyenler, yeni kurulan Devlet'e ve Cumhuriyete karşı fiili engellemelerini sürdürmeye çalışıyorlardı. Bu tür bozguncu ve yıkıcı faaliyetleri önlemek amacıyla 4 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükun kanunu çıkarıldı. İki yıl yürürlükte kalmak üzere çıkarılan bu kanunun amacı şöyle ifade ediliyordu: "İsyan çıkarmaya, irticaya, ülkenin sosyal düzenini, huzur ve sükununu bozmaya, güvenliğini yıkmaya yönelik her türlü faaliyeti ve bu yönde yapılan yayınları önlemek." Bu tür faaliyetlerde bulunanları, Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanın onayını alarak İstiklal Mahkemelerini sevkedebilecekti. Takrir-i Sükun Kanununa muhalefet ettikleri suçlamasıyla İstiklal Mahkemelerinde görülen davalardan bazıları şunlardı: Şeyh Sait isyanı (1 Şubat 1925'te Palu'da patlak verdi, 15 Nisan 1925'e kadar sürdü. 15 Nisan'da yakalanan Şeyh, yandaşlarıyla birlikte Şark İstiklâl Mahkemesi'nde yargılandı. 47 arkadaşıyla birlikte o da idama mahkum edildi. İdam cezaları 29 Haziran 1925'te Diyarbakır Siverek Kapısı'nda infaz edildi.) Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'nin kapatılması (5 Haziran 1925'te Partinin dine saygılı olduğunu açıklayan ilkelerinin gericiler tarafından istismar edilmesi üzerine Parti kapatıldı, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi kurucuları ise serbest bırakıldılar). Teali-i İslamcıların yargılanması ve İskilip'li Atıf Hoca'nın 4 Şubat 1926'da idamı. Aydınlık Dergisi yandaşlarının komünizm propagandası yapmaktan yargılanıp mahkum olmaları… Atatürk'e İzmir Suikasti Davası: Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'nın 16 Haziran 1926 tarihinde İzmir'e yapacağı seyahat sırasında kendisine suikast yapılacağı ihbarları alınmıştı. Bu haber üzerine, İstiklal Mahkemesi başkan ve üyeleri ile savcısı derhal İzmir'e hareket ettiler. İstiklal Mahkemesi, Başkan Ali Çetinkaya (Kel Ali), üyeler Kılıç Ali ve Reşit Galip, Savcı Necip Ali Bey'lerden oluşmaktaydı. Tutuklanan kişilerin sorguları yapıldı. Bu dava konusunu 150'liklerden Portreler isimli kitabımda kısaca anlatmıştım. Şimdi oradan alacağım bir kaç satırla özetleyeyim: Sorgulananlar arasında Kazım Karabekir Paşa, Cafer Tayyar Paşa, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Mersinli Cemal Paşa, Bekir Sami Bey gibi Atatürk'ün en yakınında olan kişilerin de bulunması, halk arasında büyük bir hayret ve heyecan uyandırmıştı. Suikast çetesine dahil olmakla suçlanarak tevkif edilip İzmir'e getirilenlerden 27'si kapatılan Terakkiperver Fırka'nın milletvekili olarak Ankarada Büyük Millet Meclisi mensubu idiler. Bu kişiler, 1924 Anayasası'nın 17. Maddesindeki hüküm uygulandığı için dokunulmazlıktan yararlanamamışlar, diğer sanıklar gibi yargılanmışlardı. Bunlardan 6'sı ise idama mahkûm olmuş ve hükümler infaz edilmişti. 12 Temmuz 1926 Pazartesi günü, sanıklar İstiklal Mahkemesinde son savunmalarını yaptılar. İdama mahkum edilerek cezaları infaz edilenler şunlardı: İzmir'de idama mahkum olanlar: 1. İzmit mebusu İttihatçı Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey, 2. Saruhan mebusu Abidin Bey, 3. Erzurum mebusu Rüştü Paşa, 4. Sivas mebusu Halis Turgut Bey, 5. İstanbul mebusu İttihatçı eski Dahiliye Nazırı İsmail Canbulat, 6. Eskişehir mebusu Miralay Arif (Ayıcı Arif diye tanınır), 7. Eski Lazistan mebusu ve örgütün elebaşısı Ziya Hurşit, 8. Eski Trabzon mebusu ve Adliye vekili Hafız Mehmet Bey, 9. İttihatçıların laşe Nazırı Kara Kemal (gıyabında), 10. Eski Ankara Valisi İttihatçı Abdülkadir Bey (gıyabında), 11. Emekli Baytar miralayı Rasim Bey, 12. Eski Jandarma Yüzbaşısı İttihatçı Sarı Efe Edip, 13. Gürcü Yusuf (tetikçi), 14. Laz İsmail (tetikçi), 15. Çopur Hilmi (tetikçi). Ankara'da idama mahkum olanlar: 16. İttihatçı Maliye Nazırı Cavit Bey, 17. İttihatçı Doktor Nazım Bey, 18. Eski Ardahan mebusu Hilmi Bey, 19. İttihatçı Nail Bey. Gıyabında idama mahkûm olan İttihatçı İaşe Nazırı Kara Kemal, İstanbul'da polis tarafından evinde kıstırılmış, fakat teslim olmayarak intihar etmiştir. Gıyabında idama mahkum olanlardan İsmet Paşa'nın sınıf arkadaşı Abdülkadir Bey ise, Bulgaristan'a kaçmak isterken Çatalca'da yakalanarak Ankara'ya getirilmiş ve yeniden yargılanarak idam edilmiştir. Suikast suçlaması ile yargılananlardan Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi Paşalar mahkemeye çıkarılmışlar, savunmalarını yapmışlar ve sonuçta berat etmişlerdir. Rüştü Paşa, Miralay Arif ve Miralay Rasim Beyler ile eski Jandarma yüzbaşısı Sarı Edip Efe ise idam edilmişlerdir. Bunlardan, karargâhında ayı beslediği için Ayıcı Arif diye tanınan Miralay Arif, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Milli Mücadele ateşini yakmak için gittiği Samsun'a çıkan heyetindeki 19 kişiden biri idi. Mahkemedeki duruşmalar sırasında, Ayıcı Arifin, tetikçileri Ankara'da evinde sakladığı da ortaya çıkmıştı. Rüştü Paşa ise, bağışlanması için Atatürk ve İsmet Paşa başta olmak üzere pek çok makama mektup yazması ve idam sehpasına ağlayarak giden tek kişi olması ile tarihe geçmiştir. Milli Mücadele döneminde Atatürk'ün en yakınında yer alanlardan eski Bahriye Nazırı Rauf Orbay ise, suikast tarihinde yurt dışında olduğu ve yapılan davete uymayarak mahkemeye gelmediği için "suikast tetikçiliği" suçlaması ile gıyabında 10 yıl kalebentliğe mahkum edilmiştir.
Sayfa 23 - Toker YayınlarıKitabı okudu
·
159 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.