Gönderi

Mustafa Kemal Paşa, Cemal Paşa'nın İstanbul'a giderek Harbiye Nazırı yapıldığı günlerde, yerine vekil bırakılan Albay Selahattin Bey'le ilişkisini sürdürdü. Selahattin Bey'e, Konya'daki kuvvetlerin başından kesinlikle ayrılmaması, Ali Fuat Paşa ile devamlı haberleşmesi ve yıkıcı hareketlere karşı tedbirli olması emrini verdi. Selahattin Bey de, cevap telgrafında Mustafa Kemal Paşa'ya, "bütün önlemlerin alınmakta olduğunu" bildirdi. Fakat bir süre sonra Albay Selahattin Bey de aniden Konya'dan ayrıldı ve İstanbul'a gitti. Cemal Paşa ve Albay Selahattin'in, Konya'dan ayrılmalarıyla meydan tamamen Konya Valisi Cemal Bey'e kalmış oluyordu. Komutanların gidişini fırsat bilen Vali Cemal Bey, Milli Mücadele aleyhinde gizlice sürdürdüğü baltalayıcı çalışmalarını ve sinsi propagandalarını artık açıktan açığa yapmaya başladı. Konya'da askeri otorite son bulmuş, yerine Vali Cemal Bey'in egemenliği gelmiş demekti. 1862 Antalya doğumlu olan Vali Cemal Bey, Mülkiye'de okumuş, çeşitli yerlerde kaymakamlık yapmış, Elazığ valisi iken Konya'ya atanmıştı. İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi ve Hürriyet ve İtilaf fırkası yandaşıydı. Dolayısıyla Damat Ferit Paşa'nın has adamlarındandı. İttihatçılar'a karşı düşmanlığını ve onları suçlamasını dile getirirken, adeta Ermeniler'in söylemlerini aynen tekrarladığı için ona "Artin Cemal" lakâbı takılmıştı. Cemal Bey, Milli Mücadele karşıtı ilk hıyanetini Erzurum ve Sivas Kongrelerine Konya'dan temsilci gönderilmesini engellemeye çalışarak göstermişti. Meydanı boş bulan Cemal Bey, Millī Mücadeleyi baltalayıcı hainliklerini daha ileri götürerek silahlı eylemler de başlattı. Hapishanedeki eşkiya ve katilleri serbest bıraktırarak onlara silah dağıttı. Bu eşkiyalardan bir çete kurdu. Emrindeki çeteyle, Milli Mücadele'ye yakınlık duyan halka korku verip insanları sindirdi. Konya'da tam bir korku ve dehşet havası yarattı. İstanbul Hükümetinin yanı sıra, Konya'da bulunan İtalyan işgal kuvvetleriyle de işbirliği yapıyordu. Milli Mücadele karşıtı propaganda ve faaliyetlerinde işgalci İtalyanlar, Cemal Bey'e maddi yardımlarda da bulundular. Osmanlı Harbiye Nazırlığı, bu olayları haber alınca, Konya'ya Ali Sait Paşa'yı gönderdi. Fakat Konya'da ilk tespitlerini yapan Ali Sait Paşa, Vali'nin hâinler ve işgalcilerle tam işbirliği içine girmiş olduğunu belirleyerek, görevden alınması için Harbiye Nâzırlığı'na şikayette bulundu. Harbiye Nâzırı Şefik Paşa ise, şikayete verdiği 19 Eylül 1919 tarihli cevapta şöyle diyordu: "Konya'da bulunan askeri kuvvetlerden Padişah'a bağlı olanların yardımı ile, Mustafa Kemal için çalışan komutanlar ve Padişah'ın emirlerine karşı gelenler en sert şekilde cezalandırılmalıdır". Bu durum üzerine, Ali Sait Paşa 25 Eylül'de görevinden ayrılarak İstanbul'a dönmekten başka çaresinin kalmadığını anladı ve döndü. Sait Paşa'nın Konya'dan ayrılmasıyla Vali Cemal Bey ilde yine tek adam hâline geldi. Artık isyanı başlatabilirdi. … Ve işte tarihe Birinci Bozkır İsyanı olarak geçen isyan böylece çıkmış oldu. Demek ki, Bozkır isyanının ortamını hazırlayan kişi Vali Artin Ce- mal'di… İdare eden ise Nakşibendi Şeyhi Zeynelabidin… Destekçi ve körükleyicisi de İngiliz Rahip Frew … Olaylar şöyle başladı: Zeynelabidin ve arkadaşları, çevrelerine topladıkları Kürtoğlu Musa. Bademli Hacı Halil, Güzel Çavuş gibi bir kısmı silahlı, çoğunluğu silahsız bin kadar adamla Bozkır'ı bastılar. Askerlik Şubesi'ndeki askerleri esir alarak şubeyi ele geçirdiler, tüm silah ve cephaneye el koydular. 28 Eylül 1919 günü isyancıların üzerine Seydişehir'deki süvari bölüğünden bir müfreze sevkedildi. İsyancılarla askerler arasında çatışma çıktı. Fakat müfreze yetersiz kaldığı için isyancılar mağlup edilemediler ve duruma hâkim oldular. Silahlı hareketteki başarısızlık üzerine isyancılara nasihat heyeti gönderildi ve onlara Bozkır'a milli kuvvetlerin gönderilmeyeceği garantisi verilerek isyanın sona erdirilmesi sağlandı. Nasihat Heyeti, Beyşehir'de, Padişah'a bağlı olduklarını ilân eden ve kışkırtmalara kapılarak Milli Mücadeleye karşı çıkan 7. Süvari Alayı mensuplarını da iknâ etti. Böylece bütün ayaklanmacılar dağıldılar. (4 Ekim 1919). Fakat yine de 8 gün süren ayaklanma sırasında isyancılar bir çok vatanseverleri öldürmüşler, birçok evi de yağma edip yakmışlardı. Konya halkının millici kesimi bu gelişmelerden büyük üzüntüye kapıldı. Bunun üzerine Temsil Heyeti, Konya'ya Albay Refet (Bele) Bey'in gönderilmesine karar verdi. Bu haber Konya'lıları ümitlendirdi. Refet Bey'in gelip Vali Cemal Bey'i tutuklayarak cezalandıracak olmasının duyulması moralleri yükseltti. Halk Vali'ye karşı örgütlendi. Refet Bey'in yola çıktığını haber alan Cemal Bey, 27-28 Eylül gecesi İstanbul'a kaçtı. Konya'daki baltalayıcı çalışmalarının ödülü olmak üzere Osmanlı Hükümeti'nde Ziraat ve Ticaret Nazırlığına getirildi. Artin Cemal diye anılan bu kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra 150'likler listesine alınarak sınır dışı edilmiştir. Vali Cemal'in İstanbul'a kaçmasından sonra Konya'nın ileri gelenleri Mehmet Vehbi Efendi'yi (Müderris) Vali Vekili seçtiler ve böylelikle Konya ili de Temsil Heyeti'ne bağlanmış oldu. Bozkır isyanının bir olumsuz yanı da, isyanı destekleyen İstanbul Hükümeti'ne ve İngilizler'e Milli Mücadelecilerin korkulacak kadar güçlü olmadıkları izlenimi vermesi, cesaretlendirmesiydi. I. Bozkır isyanı ile ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa Nutuk'ta şu bilgileri verir. "Konya'da vali bulunan Cemal Bey, Ferit Paşa kabinesinin Anadolu'da önemli bir dayanak noktası haline gelmişti. Konya'da ordu müfettişi olan Cemal Paşa'nın İstanbul'a gidip dönmemesi, orada bulunan Kolordu komutanı Selahattin Bey'in kararsız davranışları ve en sonunda habersiz İstanbul'a çekip gitmesi, Konya ve dolaylarını Vali Cemal Bey'in hükmü altında bırakmıştı. Oraya, gayeyi yakından anlamış olan bir kimsenin gönderilmesine ihtiyaç vardı. Sivas'ta yanımızda bulunan Refet Bey'in gönderilmesi uygun görüldü."
Sayfa 46 - Toker YayınlarıKitabı okudu
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.