Sizlerle Jules Verne'den okuduğum Olağanüstü Yolculuklar serisinin altıncı kitabı Seksen Günde Devri Alem'i paylaşacağım. Baskısı, çevirisi ve karakalem çizimleriyle eşsiz bir macera. Yazarın bilime olan merakını romanlarıyla harmanlaması yazı alanında ayrı bir kategori oluşturuyor ve okurken büyük keyif alıyorsunuz.
Hikayeye gelirsek; çok dakik bir adam olarak bilinen Bay Phileas Fogg günün birinde Reform Kulüp'teki arkadaşlarıyla dünyayı seksen günde dolaşacağına bahse girer. Seksen gün o zamanlar için imkansız bir zaman dilimidir. Çünkü tahtı revandan tutunda gemiye kadar taşımacılık imkânları hızlı seyahat etmek için günümüze göre yetersizdir. Elbette bu iddiayı kulübün zengin üyeleri kabul eder ve Bay Fogg Fransız uşağı Passeportout yola çıkar. Rotası bellidir;
Londra'dan Süveyş'e buharlı gemiyle 7 gün.
Süveyş'ten Bombay'a buharlı gemiyle 13 gün.
Bombay'dan Kalküta'ya demiryoluyla 3 gün.
Kalküta'dan Hong-Kong'a buharlı gemiyle 13 gün.
Hong-Kong'dan Yokohoma'ya buharlı gemiyle 6 gün.
Yokohoma'dan San Francisco'ya buharlı gemiyle 22 gün.
San Francisco'dan New York'a demiryoluyla 7 gün.
New York'tan Londra'ya buharlı gemiyle 9 gün.
Toplamda 80 gün olan bu rotada aksilikler olmadı dersiniz, elbetteki oldu. Aksiliklerin en olumlusu Bayan Auda ile tanışması iken en olumsuzu da Bay Fix ile tanışmasıdır. Yazarın kalemine aşina olduğum için sonunu az buçuk tahmin ettim ve keyifle okudum. Günümüzde dünya turuna çıkan fenomenler var. Sizce Jules Verne maceraperest kalbine sahipler mi? Öyle ki yazar tüm yaşananlardan sonra romanın sonuna doğru "Bundan daha azı için bile devri âlem yapmaya değmez mi?" okuyucuya sorar. Değer, diyorsanız haydi okumaya.