Gönderi

Çağın en büyük hastalığı - Ayhanores
Mutsuzluk için çok fazla bahane bulabildiğimizi farketmemiz. "ülkenin hali çok kötü, o zaman hemen mutsuz olmalıyım" 2 ve 3 nesil gerisi savaşlar gördü ve çılgın gibi eğlenmeseler de sahip oldukları hayata müteşekkir olarak yaşamayı her zaman bildiler. sen ise çılgın gibi eğlenmek, eğlendiğini göstermek için götünü yırtsan da mutsuzsun. sen, yanındaki, arkandan bugün geçen 37. adam... hepiniz. hepimiz. ve mutsuz olarak kalmak için her zaman geçerli bir bahanen var. "üzülüyorum, mutsuzum; o zaman hemen yeni arayışa gireyim" ben de üzülüyorum. ben de yaptığım bazı şeylerde, yaşadığım bazı şeylerde inanılmaz zorlanıyorum ama bu o güne, geleceğe, uğraştığım şeye değer vermemekle aynı şey değil. ihtimalleri arttıkça insanın kafasının karışması belki doğal bir süreç ama bunu da son beş on yıldır baya hoyratça kullandık ve o ihtimallerin alayını tükettik. kahrından ölmüyorsan yaptığın şeye devam et. mesela iş... işini sevmiyor olabilirsin. çok havalı dediğin her mesleğin perde arkası dev sikiş dönen cadı kazanları. bal gibi biliyorsun. mesela insanlar... etrafındaki insanlardan haz etmiyor olabilirsin. sadece işe yarar ortak payda bulmaya çalış, hayatının tamamına alma çoğunu? mesela ilişkiler... ilişkilerde tartışmalar, görüş ayrılıkları çıkar... her kafan estiğinde kral tv klibi resti çekip ayrılmak mı istiyorsun, mevzu bahis insan dümdüz hümın zaralısı değilse elinde olanı yapılandırmaya çalışmak mı? mutlu olmak mı istiyorsun, can sıkıntını sürekli haklı çıkarmak mı? asıl sorunumuz hayatı çok tatlı bir yer falan zannetmemiz. tamam; sorsan kimse şuursuz değil, kimse pamuklara sarılarak yaşanmadığını biliyor. ama sadece biliyorlar, rüzgarlar ters döndüğünde kimsede en ufak bi metanet, en basit bi dayanma çabası kalmıyor. teoride bilinen şey göt sıkışınca pratiğe dökülemiyor. çünkü bilinçler "sen benzersizsin ve teksin" diye işlenmeye başladı küçüklükte... ne bekliyorsun? "sen benim ne yaşadığımı biliyor musun?" sen benim ne yaşadığımı biliyor musun? ben ağzımı açıyor muyum? kimsenin sıkıntısı hafife alınmaz ama herkesin cehennemi kendine. ve bırak öyle kalsın. bırak senin sıkıntın sende kalsın. bu paylaşma demek değil ama silah olarak kullanma... çünkü bunun sonu yok ve devam etmek hayatın senden rica ettiği bir şey değil, senin hayattan uğraşarak alabileceğin bir şey. devam etmemek, pes etmek, bir şeyi veya birilerini yarı yolda bırakmak çok epik, çok haklı hatta çok sanatsal hale getirildi. genel olarak teşhir en bela hastalık gibi gözüküyor ve bu teşhirin getirdiği "her şey-herkes-her yer" hali de "skip, next" sendromu sayesinde huzursuz ve tatminsiz insanlar yaratıyor.
·
20 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.