«Var olan her şey... sadece herhangi
bir hareket sayesinde vardır, yaşar...
Biz, üretici güçlerin büyümesi, toplumsal ilişkilerin parçalanması sürekli hareketi içinde yaşıyoruz...»
Karl Marx
Marksizm, yalnızca sosyalizmin teorisi değil, kendi içinde kapalı bir dünya görüşü, Marx’ın proleter sosyalizminin mantıksal olarak çıktığı felsefi bir sistemdir. Bu felsefi sisteme diyalektik materyalizm denir.
Bu nedenle, Marksizmi açıklamak, aynı zamanda diyalektik materyalizmi de açıklamak demektir.
Bu sisteme niçin diyalektik materyalizm deniyor?
Çünkü yöntemi diyalektik ve teorisi materyalisttir de onun için.
Diyalektik yöntem nedir?
Toplumsal yaşamın sürekli bir hareket ve gelişme halinde bulunduğu söylenir. Bu doğrudur: Yaşam değişmez ve donmuş bir şey- olarak görülemez, hiçbir zaman aynı basamakta kalmaz, sonsuz hareket içindedir, sürekli yokoluş ve oluş halindedir. Onun için yaşamda daima yeni ve eski, gelişen ve ölen, devrimci ve karşı-devrimci vardır.
Diyalektik yöntem yaşama, gerçekte nasılsa öyle bakılması gerektiğini söyler. Yaşamın sürekli hareket halinde olduğunu gördük, onun için bizim yaşama, hareketi içinde bakmamız ve şunu sormamız gerekir : Yaşam nereye doğru gidiyor? Yaşamın sürekli bir yokoluş ve oluş resmi sergilediğini gördük, onun için görevimiz, yaşamı yokoluşu ve oluşu içinde görmek ve şunu sormaktır. Yaşamda ne geçip gidiyor ve ne doğuyor?
*
Yaşamda doğup günbegün büyüyen şey yenilemez ve İleriye doğru hareketinde durdurulamaz. Bu şu demektir :
Örneğin, eğer yaşamda sınıf olarak proletarya doğuyor ve günden güne gelişiyorsa, bugün henüz zayıf -ve sayıca küçük de olsa, sonunda yenecektir. .Niçin, Çünkü o büyüyor, güçleniyor ve ilerliyor da onun için. Tersine yaşamda eskiyen ve mezara doğru giden, bugün bir dev kuvveti gösterse bile, kaçınılmaz olarak yenilgiye uğram ak zorundadır. Bu, şu demektir: Örneğin, eğer burjuvazi yavaş yavaş ayaklarının altındaki toprağı kaybediyor ve günden güne geriye gidiyorsa, bugün o kadar güçlü ve sayıca üstün olabilmesine rağmen, sonunda yenilgiye uğrayacaktır. Niçin? çünkü o, sınıf olarak eriyor, zayıflıyor, eskiyor ve yaşamda gereksiz bir
yük haline geliyor da onun için.
Bilinen şu diyalektik tez de bundan dolayıdır : Gerçek olan her şey, yani günden güne büyüyen her şey ussaldır, günden güne eriyen her şey ise us dışıdır ve bu nedenle yenilgiden kurtulamayacaktır.
Bir örnek.
Geçen yüzyılın seksenli yıllarında Rus devrimci aydınları arasında büyük bir çatışma çıktı. Halkçılar, «Rusya’nın kurtuluşunu» gerçekleştirebilecek baş etmenin köy ve kentteki küçük burjuvazi olduğunu iddia ettiler. Marksistler, neden? diye sordular. Çünkü, şimdi köyde ve kentte küçük burjuvazi çoğunluğu oluşturuyor,. ayrıca da yokluk ve sefalet içinde yaşıyor da ondan, dediler Halkçılar.
Marksistler şöyle yanıtladılar bunu : Küçük burjuvazinin bugün -köyde ve kentte çoğunluğu oluşturduğu ve gerçekten yoksul olduğu doğrudur, ama önemli olan bu mudur acaba? Küçük burjuvazi çoktandır çoğunluğu oluşturuyor ama şimdiye kadar proletaryanın yardımı olmaksızın «özgürlük» için savaşımda hiçbir girişim ortaya koymadı. Niçin? Çünkü sınıf olarak küçük burjuvazi büyümüyor, tam tersine, günden güne eriyip burjuva ve proleterlere ayrışıyor. Öte yandan, elbette ki yoksulluk da bunda belirleyici bir önem taşımıyor : «Yalınayaklar» küçük burjuvaziden daha da
*
ha da yoksuldur, ama hiç kimse bunların «Rusya’nın kurtuluşunu» gerçekleştirebileceğini iddia etmiyor.
Görüldüğü gibi, önemli olan bugün hangi sınıfın çoğunluğu oluşturduğu, ya da hangi .sınıfın daha yoksul olduğu değil, hangi sınıfın güçlendiği ve hangisinin eridiğidir.
Şimdi proletarya, sürekli büyüyüp güçlenerek toplumsal yaşamı ilerleten ve tüm devrimci unsurları etrafında toplayan tek sınıf olduğu için, ödevimiz onu bugünkü harekette baş etmen olarak tanıyıp onun saflarına katılmak ve onun ilerici çabalarını kendi çabalarımız yapmaktır.
Marksistler böyle yanıtladılar onları..
Marksistler, yaşama besbelli ki diyalektik açıdan bakıyorlardı, Halkçılar ise metafizik açıdan yargıda bulunuyorlardı, bunlar, toplumsal yaşamı bir noktada donmuş gibi gösteriyorlardı.
Diyalektik yöntem yaşamın gelişimine böyle bakar.
Bununla beraber hareketten harekete fark vardır. Proletaryanın ayaklanarak silah depolarına hücum ettiği ve gericiliğe karşı saldırıya geçtiği «Aralık günlerinde» toplumsal yaşamda bir hareket vardı. Fakat, proletaryanın, «barışçıl» gelişim koşullan içinde, ayrı ayrı grevlerle ve küçük sendikalar kurmakla-yetindiği daha önceki yıllardaki hareketinin de toplumsal bir hareket olarak adlandırılması gerekir.
Hareketin çeşitli şekilleri olduğu açıktır.
Diyalektik yöntem de iki türlü, hareket olduğunu söyler : evrimci ve devrimci.
Eğer ileri unsurlar, kendiliklerinden her günkü etkinliklerini sürdürürler ve- eski durum ve koşullarda küçük nicel değişiklikler -yaratırlarsa hareket evrimcidir.
Eğer aynı unsurlar birleşerek ortak bir fikri benimserler ve eski durum ve koşulları kökünden yıkmak ve yaşamda nitel değişiklikler meydana getirip yeni durum ve koşulları kurmak için düşman cepheye karşı saldırıya geçerlerse, o zaman hareket devrimcidir.
Evrim devrimi hazırlar ve onun zeminini yaratırken,
*
devrim de evrimi tamamlar ve onun etkinliğini daha ileri götürür.
Aynı süreçler doğa yaşamında da olmaktadır. Bilim tarihi, diyalektik yöntemin gerçek bilimsel yöntem olduğunu gösteriyor : Astronomiden sosyolojiye kadar bütün bilimlerde, dünyada ebedi hiçbir şeyin olmadığı, her şeyin değiştiği ve geliştiği fikri doğrulanıyor. Demek ki doğada her şeye, hareket ve gelişme açısından bakmak gerekiyor. Bu da, diyalektik ruhunun tüm modern bilime girdiği anlamına gelir.
Şimdi hareket şekillerine, diyalektik gereğince nicel değişikliklerin, sonunda büyük nitel değişikliklere götürdüğü gerçeğine gelince, bu yasa aynı ölçüde doğa tarihinde geçerlidir. Mendelyev’in «elementlerin periyodik sistemi», doğa tarihinde nicel değişmeler sonucu nitel değişmeler meydana gelmesinin ne kadar büyük önemi olduğunu açıkça gösterir.
Aynı şeyi biyolojide Neo-Darwinizmin yer açtığı Neo-Lamarckizm teorisi kanıtlar.
F. Engels’in, «Anti-Dühring» kitabında yeterince tam bir şekilde açıkladığı diğer gerçeklerden hiç söz etmiyoruz.
Diyalektik yöntemin içeriği budur.
Diyalektik yönteme karşı anarşistlerin tutumu nedir?
Herkes bilir ki, diyalektik yöntemin babası Hegel’dir.
Marx bu yöntemi düzeltip iyileştirdi. Bu durum elbet anarşistlerce de biliniyor. Hegel’in tutucu bir düşünür olduğunu biliyorlar ve bunu fırsat bilerek, Hegel’i «restorasyon» yanlısı olarak bütün güçleriyle «aşağılamak» ve büyük bir şevkle «Hegel’in restorasyon filozofu, olduğunu, ... saltçı biçimi içinde bürokratik meşrutiyetçiliği övdüğünü, tarih felsefesinin tüm fikrini nrestorasyon çağının felsefi akımına bağlı kaldığını ve ona hizmet ettiğini» vb. vb. «kanıtlamak» için kullanıyorlar (bkz. «Nobati» [8rı] No. 6, V. Çerkezişvili’nin
makalesi) Ünlü anarşist Kropotkin de eserlerinde aynı şeyi «ka
*
nıtlamaya» çalışır (bkz. örneğin, Rus dilinde yayınlanmış olan «Bilim ve Anarşizm» adlı yazısı).
Kropotkin, bizim Kropotkincilerde, Çerkezişvili’den S.G.’- ye kadar, söylediklerini ağız birliğiyle yineleyen kimseler buluyor (bkz. «Nobati» sayıları)
Ne var ki bu konuda kimse onlarla tartışmamakta, tersine Hegel’in devrimci olmadığında herkes birleşmektedir.
Marx’la Engels, bütün ötekilerden daha önce, «Eleştirel Eleştirinin Eleştirisinde, Hegel’in tarihsel görüşlerinin halkın egemenliğine temelden ters düştüğünü kanıtladılar. Fakat buna rağmen anarşistler, Hegel’in '«restorasyon» yanlısı olduğunu «kanıtlamaya» çalışıyorlar ve onu her gün yeniden «kanıtlamayı» gerekli görüyorlar. Bunu niçin yapıyorlar?
Belki de bütün bunlarla Hegel’i itibardan düşürmek ve okuru, «gerici» Hegel’in ancak bilimsellikten yoksun «kötü» bir
yönteme sahip olduğu düşüncesine getirmek için.
Anarşistler, bu yolla diyalektik yöntemi çürütmek istiyorlar.
Biz, bu yolla onların, kendi bilgisizliklerinden başka hiçbir şey kanıtlamayacaklarını söylüyoruz. Paseal’Ia Leibniz devrimci değillerdi, ama onlar tarafından bulunan matematiksel yöntem, şimdi bilimsel bir yöntem, olarak tanınıyor.
Mayer’le Helmholtz devrimci değildiler, am a onların Fizik
alanındaki bulguları, bilimin bir temeli oldu. Lamarck’la Darwin de devrimci değildiler, ama onların evrimci yöntemi, biyoloji bilimini ayakları üstüne dikti... Tutuculuğuna rağmen Hegel’in, diyalektik yöntem adı verilen bilimsel yöntemi geliştirmeyi başardığı gerçeği neden kabul edilemiyor?
Hayır, bu yolla anarşistler, kendi cahilliklerinden başka hiçbir şey kanıtlamayacaklardır.
Devam edelim. Anarşistler, «diyalektik, metafiziktir», diyorlar ve «bilimi metafizikten, felsefeyi teolojiden kurtarmak istedikleri» için (bkz. «Ncıbati» No. 3 ve 9, S.G. Kropotkin’in «Bilim ve Anarşizm»ine de bkz.) diyalektik yöntemi reddediyorlar.
Küstahlık dediğin bu kadar olur! «Kendisi hasta olan, sağlam olana hasta der», diye bir atasözü. Diyalektik, meta
*
fiziğe karşı savaşımda olgunlaştı, bu savaşım içinde ün kazandı, fakat anarşistlerin fikrine göre diyalektik, metafizik oluyor!
Diyalektik, dünyada hiçbir şeyin ebedi olmadığını, dünyada her şeyin geçici ve değişir olduğunu, doğanın değiştiğini, toplumun değiştiğini, töre ve geleneklerin değiştiğini, adalet anlayışının değiştiğini, doğrunun kendisinin değiştiğini söylüyor ve işte bunun için de diyalektik her şeye eleştirici bir gözle bakıyor, işte bunun içindir ki her zaman için geçerli olmak üzere saptanan doğruyu reddediyor, bu nedenle de, «bir kez bulundu mu, sadece ezberlenmek istenen» soyut» dogmatik önermeleri kabul etmiyor» (bkz. F. Engels, «Ludwig Feuerbach») [sc]-.
Buna karşılık metafizik bize tam am en başka şeyler söylüyor. Onun için dünya- ebedi ve değişmez bir şeydir (bkz.
F. Engels, «Anti-Dühring»), dünya, bir kimse ya da bir şey tarafından ilk ve son kez olarak saptanmıştır; işte bunun için metafizikçiler hep «sonsuz adalet», ve «değişmez doğru» dan söz. ederler.
Anarşistlerin «babası» Proudhon, dünyada gelecekteki toplumun dayanması gereken, her zaman için geçerli olmak üzere saptanmış değişmez bir adalet olduğunu söyledi. Bundan dolayı Proudhon metafizikçi olarak nitelendirildi. Marx, diyalektik yöntemden yararlanarak Proudhon’la mücadele etti ve dünyada her şey değiştiği için «adaletin» de değişmesi gerektiğini, bu nedenle «değişmez adaletin» metafizik bir saçmalık olduğunu kanıtladı (bkz. K. Marx, «Felsefenin Sefaleti»), Fakat metafizikçi Proudhon’ün Gürcü öğrencileri hep aynı şeyi yineleyip duruyorlar : «Marx’in diyalektiği metafiziktir»!
Metafizik, sonunda içerikten yoksun teolojiye geçmek için 'örneğin, «bilinemez olan», «kendinden şey» vb. açık olmayan çeşitli dogmalar kabul eder. Proudhon ve Spencer’in aksine, Engels diyalektik yöntem yardımıyla bu dogmalarla mücadele etti (bkz. «Ludwig Feuerbach»). Fakat anarşistler —Proudhon’la Spencer’in öğrencileri— bize Proudhon’la,
*
Spencer’in bilim adamı, Marx’la Engels’in metafizikçi olduğunu söylüyorlar!
İki şeyden biri: Anarşistler ya kendi kendilerini aldatıyorlar, ya da ne konuştuklarını bilmiyorlar.
Her halükârda, anarşistlerin Hegel’in metafizik sistemi ile diyalektik yöntemini karıştırdıkları kuşkusuz.
Hegel’in değişmezlik fikrine dayanan felsefi sisteminin baştan sona metafizik olduğunu söylemeye gerek yoktur.
Ancak, Hegel’in her türlü değişmezlik fikrini reddeden diyalektik yönteminin baştan sona bilimsel ve devrimci olduğu da açıktır.
Bu nedenle Karl Marx, Kegel’in metafizik sistemini kıyasıya eleştirdi, aynı zamanda, Marx'ın söylediği gibi, «hiçbir şey tarafından etkilenemeyen, özünde eleştirici ve devrimci olan», diyalektik yönteminden överek söz etti (bkz.
«Kapital», C. I, 2. baskıya son söz [Almanya yeni baskı, Berlin 1947]).
Bu nedenle Engels, Hegel’in yöntemi ile sistemi arasında büyük bir fark görür. «Kim asıl önemi Hegel’in sistemine vermişse, her iki alanda oldukça tutucu olabiliyor; kim asıl önemli olanı diyalektik yöntemde görmüşse, dinsel ve siyasal bakımdan aşırı muhalefete ait olabiliyordu.» (Bkz. Ludwig Feuerbach» [Almanca yeni baskı, Berlin 1946, s. 11]).
Anarşistler bu farkı görmüyorlar ve «diyalektik, metafiziktir», diye düşüncesizce boşboğazlık ediyorlar.
Devam edelim. Anarşistler, diyalektik yöntemin bir «safsata», «sofizmin bir yöntemi», «mantıki bir perende atma» olduğunu, (Bkz. «Nobati» No. 8, S. G.), «bunun yardımıyla doğru ile yalanın aynı şekilde kanıtlanabileceğini» söylüyorlar (bkz. «Nobati» No. 4. V. Çerkezişvili’nin makalesi) .
Demek ki, anarşistlerin görüşüne göre diyalektik yöntem gerçek ile yalanı aynı şekilde, kanıtlıyor. -
İlk bakışta, anarşistlerin öne sürdüğü suçlama büsbütün yersiz değilmiş gibi görünebilir. Örneğin, Engels’in metafizik yöntem yanlısı biri hakkında söylediklerini dinleyin :
«... Konuşması evet, evet, hayır, hayır şeklindedir. Bundan ötesi zararlıdır. Onun için bir şey ya vardır, ya yoktur :
*
Bir şey aynı zamanda kendisi ve başkası olamaz. Olumlu ile
olumsuz birbirlerini kesinlikle dıştalar...» (Bkz. «Anti-Dühring», Giriş [Almanca yeni baskı, Berlin 1949, s, 24]). .
Ama nasıl olur! diye heyecanlanıyorlar anarşistler. Aynı şeyin aynı anda hem iyi, hem de kötü olması olası mıdır?!
Bu bir «safsata», «aynı kolaylıkla doğruyu ve yalanı kanıtlamak istemenizden» başka bir anlam a gelmeyen bir «kelime oyunudur»!..
Fakat biz meselenin özüne bakalım.
Biz bugün demokratik cumhuriyet istiyoruz. Demokratik cumhuriyetin her bakımdan iyi, ya da her bakımdan kötü olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır, bunu söyleyemeyiz.
Niçin? Çünkü demokratik cumhuriyet feodal düzeni yıktığı için sadece bir bakımdan iyidir, fakat burjuva düzeni sağlamlaştırdığı için öbür yandan kötüdür. İşte biz bundan dolayı şöyle diyoruz : Demokratik cumhuriyet feodal düzeni yıktığı ölçüde iyidir ve biz onun uğruna savaşırız, fakat o burjuva düzenini sağlamlaştırdığı ölçüde kötüdür ve biz ona karşı savaşırız.
Aynı demokratik cumhuriyetin aynı anda hem «iyi» hem de «kötü» olduğu, hem evet hem hayır olduğu ortaya çıkıyor.
Tamamen aynı şey, aynı anda, proletaryayı daha güçlü kıldığı ölçüde «iyi», fakat ücretli çalışma sistemini pekiştirdiği ölçüde de «kötü» olan sekiz saatlik iş günü için söylenebilir. •
Yukarda aktarılan sözlerle diyalektik yöntemi nitelediğinde Engels, işte böyle olguları göz önünde tutuyordu.
Fakat anarşistler, bunu anlamadılar ve tamamen açık olan fikir onlara karmaşık bir «safsata» olarak göründü.
Elbet bu gerçekleri görüp görmemek anarşistlerin kendilerine kalmış bir şey, hatta denizdeki kumu bile görmeyebilirler, bu onların pekâlâ hakkıdır. Fakat anarşistlerden farklı olarak yaşama kapalı gözlerle bakmayıp da onun nabız atışlarını duyan diyalektik yöntemin ne ilgisi var bununla. Diyalektik yöntem açıkça şunu söylüyor. Yaşam değiştiği ve hareket içinde bulunduğu için her yaşamsal gö
*
rünümün biri olumlu ve diğeri olumsuz olmak üzere iki eğilimi vardır. Biz, bunlardan olumlu olanı savunmak ve olumsuz olanı reddetmek zorundayız.
Devam edelim. Bizim anarşistlerin fikrine göre, «diyalektik gelişim, önce geçmiştekini baştan sona yıkan ve sonra tamamen farklı biçimde gelecektekini kuran felaketler şeklinde bir gelişimdir... Çuvier’in kataklizmlerini* bilinmeyen nedenler doğuruyordu, Marx ve Engels’in felaketlerini ise diyalektik yaratmaktadır)) (bkz. «Nobati» No. 8, S.G.).
Fakat aynı yazar başka bir yerde, «Mârksizmin Darvinizme dayandığını ve ona karşı eleştirisiz bir tutum takındığını» yazıyor. (Bkz. «Nobati» No. 6). Dikkat edile!
Cuvier, Darwin’ci evrimi reddeder, sadece kataklizmi tanır, fakat bir kataklizm, «bilinmeyen nedenlerin yarattığı» ani bir patlamadır. Anarşistler, Marksistlerin Cuvier’i tuttuklarını ve böylece Darvinizmi reddettiklerini iddia ediyorlar.
Darwin, Cuvier’in kataklizmlerini reddeder ve sadece tedrici evrimi kabul eder. Şimdi aynı anarşistler, «Marksizmin Darvinizme dayandığını ve ona karşı eleştirisiz bir tutum takındığını», yani Marksistlerin Cuvier’in kataklizmlerini reddettiklerini söylüyorlar.
Kısacası, anarşistler, Cuvier’i tutuyorlar diye, Marksistleri suçluyorlar, ve aynı zamanda Cuvier’i değil de Darwin’i tutuyorlar diye onları kınıyorlar. •
İşte size anarşi! Astsubayın dul karısı kendi kendini dövdü, diye bir söz vardır. «Nobati»nin 8. sayısındaki S.G.’- nin, 6. sayıdaki S,G.’nin ne yazdığını unuttuğu açıktır.
Bunlardan hangisi haklı, 8. sayıdaki mi yoksa 6. sayıdaki mi?
*
Gerçeklere dönelim. Marx şöyle açıklıyor.
«Gelişiminin belirli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri mevcut üretim ilişkileriyle, ya da bunun hukuksal bir ifadesi olan mülkiyet ilişkileriyle çelişkiye düşer...
Sonra bir sosyal devrim dönemi başlar.» Fakat «bir toplumsal formasyon, kendileri için yeterince geniş olduğu bütün üretici güçler gelişmeden önce yıkılmaz...» (Bkz. K. Mars, «Politik Ekonominin Eleştirisine Katkı», Önsöz.) [ST]
Marx’ın bu savı, modem toplumsal yaşama uygulandığında, toplumsal nitelik taşıyan modem üretici güçler ile, özel nitelik taşıyan ürüne sahip olma şekli arasında, sosyalist devrimle son bulması gereken bir temel çelişki olduğu ortaya çıkar (Bkz. F. Engels, «Anti-Dühring», Üçüncü Kısmın İkinci Bölümü).
Görüldüğü gibi, Marx’ın ve Engels’in fikrine göre devrim, Cüvier’m «bilinmeyen nedenlerince» değil, adına «üretici güçlerin gelişimi» denilen tamamen belirli ve canlı toplumsal nedenler tarafından yaratılacaktır.
Görüldüğü gibi, Marx’in ve Engels’in fikrine göre devrim, Cuvier’in düşündüğü şekilde birdenbire değil, ancak
üretici güçler yeterince gelişip olgunlaştığında gerçekleşecektir.
Cuvier’in kataklizmleri ile Marx’m diyalektik yöntemi arasında ortak hiçbir şey olmadığı ortadadır.
Öbür yandan, diyalektik yöntem açısından evrim ile devrim, nicel ve nitel değişimler aynı hareketin zorunlu iki şekli olmasına karşın, Darvinizm yalnızca Cuvier’in kataklizmlerini değil, diyalektik şekilde kavranan; devrimi de içeren gelişimi de reddeder.
«Darvinizm karşısında Marksizmin eleştirisiz bir tutum takındığının» da iddia edilemeyeceği apaçıktır. «Nobati»nin her iki durum da da, hem 6. sayıda, hem de 8. sayıda yanıldığı ortaya çıkıyor.
Son olarak, anarşistler bizi, «diyalektik..., kendi dışına çıkma ya da sıçrama veya kendi üzerinden atlama olanağı vermiyor», diye eleştiriyorlar. (Bkz, «Nobati» No. 8, S.G.)
*
Kuşkusuz bu en katıksız bir gerçektir, sayın anarşistler. Bunda tamamen haklısınız: Gerçekten diyalektik yöntem böyle bir olanak vermez. Niçin vermez bu olanağı? Çünkü, «kendi dışına sıçramak, kendi üzerinden atlamak», dağ keçilerinin işidir de onun için. Oysa, diyalektik yöntem insanlar için yaratılmıştır.
Bunun bütün gizi budur!...
Ana çizgileriyle, anarşistlerin diyalektik yönteme ilişkin görüşleri bunlardır.
Anarşistlerin Marxla Engels’in diyalektik yöntemini kavramadıkları açıktır. Bunlar kendi diyalektiklerini bulmuşlar ve işte böyle acımasız şekilde bununla dövüşüyorlar.
. Bu oyunu görünce sadece gülmek gelebiliyor içimizden, çünkü bir insanın kendi hayalinin yaratıklarıyla nasıl savaştığını, . nasıl kendi uydurduklarına vurduğunu ve aynı zamanda ısrarla düşmana vurduğunu söylemesini görünce ister istemez gülmek zorunda kalıyor insan.