Gönderi

Mümtaz ( Yorumlarınızı Bekliyorum :) 7.
Araştırma esnasında Hallac-ı Mansur’u keşfettim. Bu zat, bir gün öyle bir tefekküre dalmış ki, en sonunda bağıra bağıra sokaklara çıkıp “ Ene’l Hak “ ( Ben O’yum, Ben Hakkım! ) dediği için idam ettirilmiş. Hayatını incelediğimde dinine o kadar bağlı bir insanın, bu kadar büyüklük taslaması mümkün değildi. Peki nasıl olurda böylesine büyük bir sözü söylemişti?. Hallac-ı Mansur o kadar derinden yaşıyordu ki dinini. İdam edileceği gün vücudundan akan kanla abdest aldığı ve “ Aşk namazı için abdest ancak kanla alınır “ dediği rivayet edilir… Hallac-ı Mansur’un bu sözünü duyan halk ikiye bölünür, kimisi inkar eder ve Mansur’un bu sözüyle dinden çıktığını söyler, diğer kısmı da Mansur’un bu sözüyle benliğini reddettiğini ve Hakkı dilediğini savunur… Mahkemeye çıkarılır, hapse atılır, işkenceler görür “ Ene’l Hak deme! Hüve’l – Hak ( Hak O’dur ) de! “ derler… Hallac, “ Bizim için de Hak O’dur!. “ der. Haber gelir; “ Özür dile ki zindandan çıkarsınlar!. “ Hallac, “ Ben ne dedim ki özür dileyeyim? Ben Halık’ı bırakıp halka yalvarmam!. “ dedi. Bir yandan da “ Ene’l – Hak! Ene’l – Hak! “ diye feryat ediyordu. Bağdat uleması Hallac’ın katledilmesi için fetva verdi. Nihayet fetva gereğince Hallac idam edildi… Şibli, Hallac-ı Mansur’u rüyasında görür ve ona şunu sorar; “ Sana azap eden ve seni asan halka Cenab-ı Hak nasıl muamele eyledi?. “ Hallac; “ Benim hakkımda halk ikiye bölünmüştü. Bir kısmı benim halimi bildirdi. Bana şefkat ederdi. Bir kısmı da benim halimi bilmezdi. Şeriatı muhafaza ve Cenab-ı Hakk’ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi. Cenab-ı Hak her iki bölüğe de rahmet eyledi. Çünkü her ikisi de masumdu!. “ Yine bir derviş rüyasında şöyle görmüş, Şeytan – Hallac-ı Mansuru görünce şaşırmış ve şöyle demiş; “ Sen ‘ Enel’l Hak ‘ ( Ben Hakkım! ) dedin. Ben ‘ Ene’l Hayr ‘ ( Ben hayırlıyım! ) dedim. Sana rahmet olundu, bana lanet edildi. Bunun hikmeti nedir?. “ Hallac-ı Mansur şöyle cevap verdi; “ Sen enaniyetine güvendin ve benlik eyledin. Ben ise enaniyetimi inkar ettim, benliği kendimden uzak eyledim. Benliğimi Hak’ta gördüm!. “ Zihnimde ki soru şuydu; Madem ben Mümtaz’ı yazıyordum ve aynı şekilde Mümtaz’ın içerisinde ki tüm karakterleri, peki o karakterler acaba gerçekte kimdi?. Ne Mümtaz, görünüşte, davranışta vb. şekillerde bendi, ne ensar, ne o şarapçı ama özüne dönersek, sonuç olarak, onları ben yazdığım için… Tüm karakterler aslında ben değil miydim?. Bu kainatı Yazan varsa, sonuç olarak hepimiz o değil miydik?. Hallac-ı Mansur’un söylediği “ Ben Hakkım! / Ben O’yum! “ doğru değil miydi?. Ya da O’nun sözüyle söylersek… “ Ben neysem, O’yum… “ Mevlana Celaleddin-i Rumi bir şiirinde bakın ne diyor; “ bu gün AHMED benim ama dünkü Ahmed değil. bu gün anka benim ama yemle beslenen kuşcağız değil. ENEL HAK kadehiyle bir yudum içen sızdı hak şarabından, şişelerle, küplerle içtim ben sızmadım. ben sultanların aradığı SULTAN, ben hacetler KIBLESİYİM gönül kıblesiyim ben. ben cuma mescidi değilim, İNSANLIK mescidiyim ben. ben saf aynayım, SIRRIM dökülmemiş paslanmamışım. ben kin dolu bir gönül değilim, tur i sin anın gönlüyüm ben. üzüm sarhoşluğu değil, benim sarhoşluğum, benim sarhoşluğumun sonu yok. tarhana çorbası içmem ben, CAN yemeği yerim, içerim CAN şerbeti. işte sararttı seni bir gümüş bedenlinin özlemi, altın haline geldin artık. sen altına aşıksın, altın BENİM RENGİME aşık. gönlü saf sufiyim ben, benim tekkem alem, medresem dünya benim. değilim abalı sufilerden. ister yakarış eri ol sen, meyhane eri istersen, bundan sanki ne çıkar. ne cumartesi imiş cuma imiş, bence ne farkı var. GERÇEĞİN tadını alan er ne altına aldırış eder, ne kalendar tacına bakar. ne tasası vardır, ne kini. ey tebrizli hak şemsi, yüzünü göstermeseydin sen, yoksul çaresiz kalırdı kulun, ne gönlü olurdu, ne dini… “ Bir başka şiirinde tuhaf ama şöyle diyor; “ Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen BENSİN işte, ben SENİM işte. Ne diye bu direnme böyle, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? Topumuz BİR TEK OLGUN kişiyiz, BİR TEK, Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? Zengin yoksulu hor görür, ne diye? Sağ soluna yan bakar, ne diye? İkisi de senin elin, ikisi de, Peki, kutlu ne, kutsuz ne?. Topumuz BİR TEK inciyiz, BİR TEK. Başımızda TEK, aklımızda TEK. Ne diye İKİ görür olup kalmışız, İKİ büklüm gökkubenin altında, ne diye? Sen habire gevele dur bakalım, Habire usul boylu birlik çam ağacı de, Sonu nereye varır bunun, nereye? Şu beş duyudan, altı yönden Varını yoğunu birliğe çek, BİRLİĞE. Kendine gel, BENLİKTEN çık, uzak dur, İnsanlara karış, insanlarla, İnsanlarla BİR OL. İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane. Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini. Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini. Tertemiz can canlığını işler, canlığını. Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini. Ama sen canı da bir bil, bedeni de, Yalnız sayıda çoktur ONLAR, alabildiğine, Hani bademler gibi, bademler. Ama hepsindeki yağ BİR. Dünya da nice diller var, nice diller, Ama hepsin de ANLAM BİR. Sen kapları, testileri hele bir kır, Sular nasıl bir yol tutar, gider. Hele BİRLİĞE ulaş, hır gür, savaşı bırak, Can nasıl koşar, bunu canlara iletir… “ Bir başka sözü; “ Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben, Ben hem benimim, hem de senin, sende benim… “ “ Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, Geriye kalan et ve kemiksin… “ Peki ya Yunus Emre’ye ne demeli?. “ Severim ben seni candan içeri Yolum vardır bu erkandan içeri Hani bende deme bende değilim Bir ben vardır bende benden içeri Nereye bakar isem dopdolusun Seni nere koysam benden içeri O bir dilberdurur yoktur nişanı Nişan olur mu nişandan içeri Beni sorma bana bende değilim Suretim boş yürür dondan içeri Beni benden alana ermez elim Kadem kim basa sultandan içeri Tecelliden nasip erdi kimine Kiminin maksudu bundan içeri Kime didar gününden şu’le değse Onun şu’lesi var günden içeri Senin aşkın beni benden alır Ne şirin dert bu dermandan içeri Şeriat, tarikat yoldur varana Hakikat, marifet andan içeri Süleyman kuş dilini bilir dediler Süleyman var Süleyman’dan içeri Unuttum din diyanet kaldı bende Bu ne mezhebdürür dinden içeri Dinini terk edenin küfürdür işi Bu ne küfürdür imandan içeri Geçer iken Yunus şeş oldu dosta Ki kaldı kapıda andan içeri… “ 7. Bölüm devamı yarın gelir. yorumlarınızı yazmayı unutmayın, lütfen.
·
71 views
Ferman Mamedov okurunun profil resmi
Peki, hiç dikkat ettiniz mi Kuran-i Kerim'de "ben" sözcüğü (veya "ben" sözüyle ne kastediliyorsa o anlamda başka söz) geçer mi? Araştırmadım ama bildiğim kadarıyla geçmez. Yerine "biz" geçer. İbni Arabi de buna benzer "Ben aynsız Arabım" , yani Rab'ım der. Bunlar seyri-süluk yolculuğunda (tasavvufi ilerleme) sekr halinde söylenen sözlerdir. Bütün evliyalar ben Allahım" diyecek aşamadan geçerler. Geçmeyen zaten evliya olamaz. Bazıları dayanamaz taşırır dışarı. Bazı tarikatlarda yolun sonudur, bazılarında daha başlangıçtır. Bu konularda en sağlam bilgiyi İmam-ı Rabbani'nin kitaplarında arayınız. Tatmin olacaksınız. Necip Fazıl'ın Ben şiiri de ilginizi çeker diye düşünüyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.