Ve geldim. Buradayım. Duran zamanı tekrar akıtmaya yeni ussal yolculuklara geldim. Bu ussal yolculuklarda da eskilerinde olduğu gibi yine tüm dostlarımın yanımda olacaklarından şüphem yok. Kah ilham vererek kah bildiklerini anlatarak. Hem hep beraber hem tek başıma. Hem tek başına hem hep beraber nasıl mı olur? Uzun İhsan Efendi’ye sorarsanız olur. Elbet bana da anlattı nasıl olacağını. Bulmuşum fırsatı kaçırır mıyım? Bende size anlatacağım dilimin döndüğü kadar. Epey bir karışıktı anlattıkları bide komikki adam hiç sormayın.
Uzun İhsan Efendi ile Fi tarihinde İstanbul’da buluştuk. Bende bir şaşkınlık. Yahu nasıl olmasın. Evvela bir kültür çatışması yaşadık sonra lisan. Etrafta yeniçeriler, paşalar, padişahlar, oynayan ayılar, hırsız maymunlar, kerpetenle diş çekenler daha neler neler. Gidinde bir görün oraları. Bir cümbüş bir şamata. Tehlikeli yanları da yok değil tabi. Hiç beklemediğiniz bir an da kendinizi teşkilat-ı mahsusiyenin sırlar odasında bulabilirsiniz. Eee olsun o kadar o da işin cilvesi değil mi?
Birazda Uzun İhsan Efendi’den bahsetmeli. Uzun İhsan Efendi enteresan adam. Dünyayı keşfediyor ama yattığı yerden. Sonra ahbabı var Arap İhsan harbi delikanlı adam. Birde Bünyamin var Uzun İhsan Efendi’nin oğlu. Başına gelmeyen kalmadı garibanın. Esas kahraman da o zaten. Bir kafa var çocuk da zehir gibi. Bunlar benim aklımda kalanları bir o kadar daha var. Hepsi de birbirinden enteresan. Türlü türlü adamlar türlü türlü olaylar. Hiçbirimizin hayaline bile gelmeyecek cinsten. Rüyalarınız burada ki olaylar yanında daha gerçekçi kalır desem?
Beraber gezdik dolaştık anlattı, anlattı bazen de yaşattı Uzun İhsan. Diyor ki, Descartes yanılıyor düşünüyorum öyleyse varım değil, ben düşünüyorsam siz varsınız. Ben düşünmezsem yoksunuz. Hepiniz birer düşten ibaretsiniz.
Benim aklımdaysa şu var; dünya bir hiçlikten mi yaratıldı gerçekten? Bir yerlerde de okumuştum, dünyadaki tüm altınların içerisinde ki boşluğu çıkartırsak bir yüzük kadar kalırmış, dünya boşluktan ibaretmiş. Bana sorarsanız, fiziki olarak düşündüğümüzde haklı olabilir hepsi ama ya nesnelere yüklediğimiz anlamlar?
İşte yolculuğumuz konuştuklarımız bu kadar. Ben çok sevdim kendisini anlattıklarını. Umarım bir gün sizin de yolunuz kesişir kendisiyle. Yaşadığı döneme gider o ilginç adamları tanır fantastik olaylara tanık olursunuz.
İncelememi bitirmeden bir Descartes eleştirisi de benden gelsin. Leyla ile Mecnun dizisinin gönlümüzde taht kuran İsmail Abisinin repliği ile ‘Ağaçlarda varlar ama düşündüklerini, hiç zannetmiyorum Mecnun.’.
Herkese keyifli okumalar dilerim.