SİHİRLİ İKİ KELİMEDE MARTILAR
Martı olsaydım keşke,
Keşkeleri martılara mal edip....
(Keşkeleri neden mal ediyorsun ki?)
Keşkelerinle denizin dalgalarına bak;
Kızabilirsin gerekirse...
Hatta; kuzguncuklara, yakomozlara...
Ya da o mehtaba bak da; kala kal delicesine...
(Martılara bir parça simidin var sonuçta...)
Keşkelerini bir kenara bırak da;
Bir yudum al...
Kırmızısından, beyazından...
Kafayı bulup da;
Çaparini sapla onun kalbine...
(Deniz ve mehtap olmadan, zaten martılar olmaz ki!)
Sen öyle zannet!
Çıtır simidi gönder bakalım denizin tam ortasına...
Onlar benim martım değil!
Diyesin gelir...
Sonrasında;
Sağ kolundaki martılara bir tebessüm, bir merhaba...
(Günbatımını ve denizi de unutma!)
Denize selam, gün batımına da bir mutlu başlangıç;
Şafağın alaca karanlığında...
O ince, kıvrımlı omuzlara buseler ateşlisinden
Ve o asil boyunda mola,
Aşkın alevine yolculukta...
Ürperti birden bire,
Bir titreme,
Bir çığlık içten içe...
Yıldızına sor bakalım; ne duyduğunu?
Deniz anasına yaklaş annendeki şevkatle...
Babana sarıl içinde var olan endişelerde...
Ve gönder köpek balıklarını, sorsunlar..
Martılar nerde?...
( Zaten aşklar hep vardı, yaşanmıştı, yaşanacaktı martıların dilinde...)
Deniz; yüreğinin dalgalarındaki koca bir derya, koca bir yalandı,
Alıp da bizleri içine yutan..
O şeytana karabasan şarkıları dinleten,
Avutan bir masaldı ..
Martılar da kanat çırpardı sadece...
Ne kadar ümit bağlasakda çok bilinmeyenli denkleme,
Formülleri kördüğüm olmuş yüreğimizde...
Sende, bende
Sihirli iki kelimede...
N.K.(Feryad-ı naz)