Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

”Hayatının en güzel günleri daha erken demekle geçer, sonra çok geç olur.” Bahaneler, bahaneler, bahaneler… Bahanelerle zaman kaybeden bir tek ben miyim? Hiç sanmıyorum. Büyük bir ihtimal bahanelerle zaman kaybetmeyen insan sayısı oldukça azdır. Kendimden örnek vereyim. Benim her zaman, her durumda mutlaka bir bahanem vardır. Resmen bahane makinesi gibi bir şeyim. Muhtemelen çoğumuz öyledir. Dediğim gibi sürekli bahanem var. O dersi şuan çalışmamak için bahanem var, o diziyi izlememek için, o testi şuan yapmamak için, dengeli beslenmemek için, erken yatmamak için, erken kalkmamak için. Hemen hemen her şeyde bir bahanem var. Bahane diyorum çünkü bunlar bahane. Hiçbir zaman gerçek sebepler değil. Hepimizin en büyük şikayeti ders çalışmaktır değil mi? O derse şuan çalışamazsın çünkü şuan gitmen gereken bir yer var. O derse şuan çalışamazsın çünkü şuan çok yorgunsun. O derse şuan çalışamazsın çünkü uykun var. O derse şuan çalışamazsın karnın aç. O derse şuan çalışamazsın çünkü en yakın arkadaşınla buluşman gerekiyor. O derse şuan çalışamazsın çünkü kendine de zaman ayırman gerekiyor. Önce moralini düzelt sonra dersini çalışırsın değil mi? Bahanelerden başka bir şey değil! Hiçbirisi de haklı bir sebep değil. Sadece bahane. Bir insan bir şeyi istiyorsa yapmanın mutlaka bir yolunu bulur. Ama yok istemiyorsa her türlü yolu gösterin mutlaka bir bahane bulur. En yakın arkadaşınla mı gezmen gerekiyor? Sonra gez. Mutlaka gezmen mi gerekiyor şimdi? O zaman yol boyunca çalışman gereken konuyu oku. Hepinizin bahanesini biliyorum çünkü benim bahanem de aynı. Beş dakika daha uyumak isteriz. Beş dakika sonra kalksak bir şey kaybetmeyiz diye düşünürüz. Oysa hayatımızdan beş dakika daha kaybetmiş olacağımızı önemsemiyor olmamıza rağmen. Sonra bir beş dakika daha, bir beş dakika daha ve bir beş dakika daha. Toplamda ne kadar kaybetmiş olacağımızı hesaplamayı denediniz mi hiç? Evet şuan hiçbir önemi yok belki o beş dakikaların. Endişelenmek için çok erken. Çünkü çok sağlıklı olduğunu düşünüyorsun, çok genç olduğunu düşünüyorsun ve hatta yaşadığın bu günün son günün olabilme ihtimalini aklına bile getirmiyorsun. Sevdiğin her şeyi erteliyorsun. Küçük olduğunu düşünüyorsun, daha zamanın olduğuna inanıyorsun. Ama sana bir şey söyleyeyim mi? Öyle bir gün gelecek ki ertelediğin her gün için pişman olacaksın. Öyle bir gün gelecek ki bahanelerin yüzünden kalan bütün günleri tükettiğini ve artık her şey için çok geç olduğunu fark edeceksin. Çoğunuz düşünüyor ki bu kadar hayata değer vermeye ne gerek var? Ölüp gideceksin sonuçta bak keyfine falan. Evet, ölüp gideceğiz. İnkar edilemez bir gerçektir ki bir gün gerçekten öleceğiz ve ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz. Ama soru şu. Olmak istediğin kişi olamadan ölmeye hazır mısın? Senin için anlam ifade şeyleri başaramadan ölmeye gerçekten hazır mısın? Senin olayın bu mu yani? Burada olmanın senin için manevi bir anlamı gerçekten yok mu? Şikayet etmeyi bırak tamam mı? Dünyaya gelmek istemezdin anladık. Sana sorsalardı gelmemeyi seçersin, dünya çok kötü bir yer ve sen hiç mutlu değilsin. Anladık tamam. Ama sen de şunu anla. Ne düşünürsen düşün kimse sana sormadı ve bundan şikayet ediyor olman burada olmadığın anlamına gelmiyor ya da seni buradan kurtarmıyor. Hemen şuan ölmüş olsan bile bu seni burada hiç olmamışsın gibi yok etmiyor. İnan bana bu dünyaya gelmiş geçmiş bütün canlı formları asırlar geçmiş olmasına rağmen bir zamanlar burada oldukları gerçeğini değiştiremezler. Ne yaparsan yap, ne kadar şikayet edersen et buradasın tamam mı? Burada olduğun gerçeğini değiştiremezsin. Buradasın. Bunu istemiyorsan ne yapalım? Buradasın işte. Tadını çıkar. İnan bana, burada olduğun ya da bir zamanlar buralarda var olduğun gerçeğini değiştiremezsin ancak buralardayken neler yaptığın ve senden sonrakilere nasıl bir izlenim bırakacağını değiştirebilirsin. Hemde o hep ertelediğin beş dakikalarla! Burada olmanın tadını çıkar bence. Ve bahaneleri bırak. Çünkü hiçbir yararı yok. Henüz çok geç olmadan evrensellik adına bir şeyler yapmalısın. Bana ne evrenden dememelisin. Çünkü bu senin varoluşun. Bu senin bir zamanlar yaşamış olacağın gezegen. Bunlar senin canlı türlerin. Bunlar senin ataların. Bunlar senin insanların. Bunlar senin aynı gezegeni paylaştığın farklı canlı formları. Bunların hepsi insanlığa ait. İnsanlık için çalış. Evrensel çalış. Bu kişisel bir eylem değil. Bunu kimse için yapmıyorsun. Bunu kendin için yapıyorsun. Sen varoluşun en önemli parçalarından birisisin ve elinde muazzam bir güç var. Hemde belirli bir ölçüsü yok. Devamlı geliştirebileceğin kadar muazzam bir güçten söz ediyorum. Ayrıca en önemli detayda, senin uğruna her şeyini feda edebileceğin insanlarının kökenlerinin senden sonra yaşayacak olması. Mesela sen çocuğun için her şeyi yaparsın çünkü onu çok seviyorsun. Ancak çocuğunun daha iyi hayat şartlarına ihtiyacı var. Çocuğunda kendi çocuğu için böyle hissediyor. Başka manevi anlamlarda düşünebilirsin. Ama ne düşünürsen düşün bu tamamen evrensel olacak ve algılardan ibaret olacak. Algı, ölümlü varoluşu ölümsüzleştirebilecek tek şeydir. Varoluşu ölümsüzleştirmek istiyorsanız, manevi bir sonsuzluk istiyorsanız bahaneleri bırakın ve çabalayın. Evrensel çalışın. Güçlerinizi iyi yönde kullanın. Ha bu arada yazımı sonlandırmadan söylemek istiyorum ki bu sonsuzluk kavramını maneviyatta arayın. Çünkü bir tek manevi sonsuzluğun bir anlamı vardır. İnanın bana maddi sonsuzluğu kimse istemez ve oldukça anlamsızdır.
··
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.