Gönderi

712 syf.
·
Not rated
"Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kimbilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce." Askerdeydim ben. Hem de talihin bana yaptığı kötü bir şakayla Trabzon'da. Her zamanki akşamlardan birinde, her zamanki yerimizde, her zaman yaptığımız şeyleri yaparken bir arkadaşımız geldi yanımıza, evle konuşmuş, "Şişli'de Ermeni bir gazeteciyi vurmuşlar, ortalık karışmış." dedi. Lütfen Hrant olmasın, diye düşündüğümü hatırlıyorum; sanki Hrant olmayan başka bir Ermeni gazetecinin sokak ortasında öldürülmesi daha az kötüymüş gibi. Sırf duyulması istenmeyenleri söyledi, tabu kabul edilenleri sorguladı, görüşlerini açıkladı diye günbegün nasıl hedef gösterildiğini, nasıl yalnızlaştırılmaya çalışıldığını, davalarla, soruşturmalarla yıldırılmaya çalışıldığını hepimiz izlemiştik ve geçmiş tecrübelerimizden dolayı tedirgin olmakta, korkmakta haklıydık. Şahit olduğumuz, yerli bir Kırmızı Pazartesi hikayesiydi adeta. Haber almaya çalıştım, teyit edebilmek için. Doğruydu, korktuğum başım(ız)a gelmişti. Sonrasını herkes az çok biliyor. Yüz binlerce insan yüz yıllık güvercin tedirginliğini fırlatıp hep birlikte uğurladı kardeşini, arkadaşını. Türkiye tarihinde ilk defa insanlar bu denli kitlesel bir şekilde etnik kökeni, görüşü, inancı yüzünden "Arkadaşıma dokunma" diyordu hep bir ağızdan. Kişisel tarihimde orada olamadığım için en çok hayıflandığım günlerden biridir. (Benzer bir duyguyu bir kez daha yaşayacaktım yaklaşık 6.5 sene sonra.) Alışageldiğimiz biyografilerden farklı bir türde yazılmış kitap. Bir yanıyla röpotaj kitabı olarak da değerlendirilebilir. Dink ailesinin yakın dostlarından Tuba Çandar onu sevenlerle, arkadaşlarıyla, akrabalarıyla konuşarak kronolojik bir sırayla anlatıyor Hrant'ın hikayesini. Yetimhane günlerinden üniversite yıllarına, gençliğinde sol siyasete ilgi duyup 'Ermeni kimliğinin örgüte zarar vermemesi için ismini Fırat olarak değiştirmesine, eşiyle tanışmasından çocuklarıyla ilişkisine, Agos'un kuruluşundan Ermeni cemaati için yaptığı çalışmalara ve nihayet artan medya ilgisiyle birlikte hedef gösterildiği, tehditler almaya başladığı, yargılandığı günleri yakınlarının ağzından okuyoruz. Hacimli olmasına rağmen (736 sayfa) bir çırpıda okunan, çoğu yerinde duygulandıran bir kitap. Aklımızdan çıkmayansa hep aynı cümle: "Katillere inat kardeşimsin Hrant"
Hrant
HrantTuba Çandar · Everest Yayınları · 201098 okunma
··
95 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.